Fıkralar
...::: YÜZLERCE FIKRA :::...
ADAMI GÖZÜMÜN ÖNÜNE GETİRİRİM
Arkadaşı Karadenizliye sormuş:
-Yalnızken kendi kendine konuşma huyun var mıdır?
-Ben kendi kendime konumam, demiş karadenizli.Adamı gözümün önüne getiririm, öyle konuşurum.
AĞAÇLARADAN GÖREMİYORUM
Temelle Dursun ormanda yürüyorlar.Bir ara Temel Dursuna sesleniyor :
-Dursun ormanın güzelliğine bak.
Dursun:
-Ağaçlardan göremiyorumki.
AKŞAM SERİNLİĞİNDE
Bir mecliste konuşulurken,
Amerikalı :
-Biz Mars'a gideceğiz, demiş.
Alman :
-Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz, demiş.
Fransız :
-Atom bombasını etkisiz hale getirecek projelerimiz var, demiş.
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için :
-Biz de güneşe gideceğiz, demiş.
-Güneşe gidemezsiniz, demişler. Güneş yakar.
Karadenizli gülümsemiş :
-O kadar da enayi değiliz, tabi, demiş. Akşam serinliğinde gideceğiz.
ALERJİ
Temel, Cemal'e :
-Fadime'nin kürke alerjisi var.
-Nerden pileysun?
-Ne zaman kürk giymiş pi avrat cörse hastalanayı.
ANLAMLI ANLAMLI
Karadenizlinin biri hemşerisine anlatıyor :
-Dün belediye otobüsüne bindim; yan koltuktaki adam bilet almamışım gibi bana anlamlı anlamlı baktı.
-Sen ne yaptın?
-Bende bilet almışım gibi anlamlı anlamlı ona baktım.
ARABAM DIŞARIDA
Temel kırtasiye'ye girmiş, tezgahtara :
-Pana pir roman lazum, demiş.
Kırtasiye tezgahtarı sormuş :
-Efendim agır mı olsun hafif mi?
Temel :
-Farketmez, nasul olsa arabam dısaruda dur.
ARİTMETİK
Aritmetik öğretmeni Temel öğrencilerinden şikayet ediyormuş :
-Derste peş kere peş kaç ediy, diye sorayrum, kırk cevapı alayrum.Halbuki peş kere peş yirmi peş, pilemedun otuz
ARKADAŞIN OLDUĞUM İÇİN Mİ?
Adamın biri karadenizli arkadaşına "eşek" demiş.
Karadenizli sormuş :
-Eşek olduğum için mi arkadaşınım; yoksa arkadaşın olduğum için mi eşeğim?
ASANSÖR
Temel kapıcı, çalıştığı on katlı binanın asansörü bozulunca bir kağıt asıyor, üstünde şu yazılar var :
"Asansör pozuk, en yakın asansör yüz metre ileride, yandaki pinadadur"
ASLAN
Temel hayvanat bahçesinde gezerken açık bulduğu bir kafesten içeri dalmış.
-Hoop, dur ne yapıyorsun, orası aslan kafesi, diye bağırışmışlar.Temel geri dönmüş,
-Sankim aslanınızı yedük, demiş.
ASMAK
Dursun evinden çıktığında birde bakar ki komşusu Temel kendini belinden ağaca asmış halde duruyor.Hemen gidip ipi ağaçtan çözer.Komşusunu ağaçtan indirdikten sonra merakla sorar :
-Ha sen ne yapayudun öyle?
-Hiç kendimi asaydum...
-Ha uşağum, penum pildiğum insan poynundan asılayi.
Temel üzgün ve çaresiz bir halde komşusu Dursun'a baktıktan sonra cevap verir :
-Ben de öyle yapmişudum.Ama ipu poynima pağladığum zaman bi türlü nefes alamayrum.
AŞAĞISI BİR İŞ DÜŞÜNÜYOR
Karadanizliye sormuşlar :
-Neden baştaki saç ağarıyor da, aşağıdaki ağarmıyor?
-Aşağısı bir iş düşünüyor, yukarısı bin iş düşünüyorda ondan, demiş Karadenizli.
ATALARIMIZ TELSİZ TELEFON KULLANMIŞLAR!!!
Temel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir.Amerikalılar anlatmaya başlar :
-Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk.Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlardır.
Sıra Türkiyeye gelir ve Temel başlar anlatmaya:
-Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağı indik ama birşey bulamadık.Öyleyse atalarımız telsiz telefon kullanmışlardır.
AT YARIŞI
At yarışına merak saran Temel bir gün hipordroma gider. Yalnız önünde delicesine bir o yana bir bu yana koşan atlara akıl erdiremez ve dayanamayarak yanındakine sorar.
-Hah hemşerim bu atlar ne deli gibi koşup duruyor.
Adam da :
-1. olana ikramiye var da ondan, der.
Temel de cevap vererek :
-Hah 1. olana para varda ötekiler niye koşup duruyor.
ATTA GİDECEĞİZ
Azrail Temel'in canını almak için gelmişti. Temel hemen bir çare buldu. İsaret parmağını ağzına sokup, ağuk guğuk sesleri de çıkararak bebek taklıdı yaptı. Azrail durumu anlamış ve Temel'in oyununu bozmamış, gitmiş. Ertesi ve daha ertesi günü Temel yine aynı numarayı yapmış ve kurtulmuş. Hatta daha ileri giderek kendisine birde emzik bile almış. Azrail yine gelmiş, Temel hemen yerde emeklemeye baslamış. Azrail Temel'e :
-Temel gel attaaaa gideceğiz.
AYAĞIMI DENİZE SOKUP
Temel her gün köyden evine gidince paçaları ıslak gidiyormuş. Bir gün köylünün biri sormuş :
-Ya Temel neden senin paçaların hep ıslak?
Temel akıllı ya :
-Deniz kenarına gittiğim zaman bir sigara içiyorum sonra bu sigarayı denize atıyorum. Ondan sonra söndüğünden emin olmak için ayağımı denize sokup tekrar söndürüyorum.
AYAKKABI
Temel işe girmek için sözlü sınava giriyor.Çok heyecanlı, bir önceki adaya soruyor :
-Ne sorayiler?
-Ayakkabı.
Temel'in sırası geliyor, bilsin diye kolay soruyorlar :
-Dört ayaklıdır, miyav miyav der.
Temel soruyor :
-Bağcıkli midur?
AYNI YAŞTA TEĞİL MİDUR?
Temel yaşlanmış ve sol ayağı devamlı ağrımaya başlamıştır. Ağrılara dayanamayan Temel günün birinde doktora gitmiş :
-Eyi çünler toktor pey.
-Buyrun size nasıl yardımcı olabilirim.
-Pir şiçayetum vardur.
-Anlatın sizi dinliyorum.
-Haçan pubenim sol ayağım tevamli olarak ağrımaktadır.
Temeli kısa bir süre inceleyen doktor teşhisini koyar.
-Efendim sizin sorununuz yaşlılıktan meydana gelmektedir. Yani ayağınızda romatizma vardır. Doktorun bu teşhisini duyan Temel :
-Ula toktor pey madem öyle diyeysunuz ama penum sağ ayağım hiç ağrımıyor o da öbür ayağımla aynı yaşta teğil midur.?????
BANA GÜVENMEYİN
Gazetede şöyle bir ilan çıkmış :
"Bir müdür aranıyor.Yüksek tahsilli, İngilizce ve Fransızca bilen, askerliğini yapmış, 30 yaşından gün almamış, boyu 1.85'den yukarı ve bekar olması gerekir...
Temel başvurmuş :
-Ben demiş, yüksek tahsil şöyle dursun ilk mektebi bile zor biturdum.İnciluzce de Firansizca da bilmeyrum.Yaşım 45'den yukarı, boyum 1.67...
-Eeee, demişler. Ne demek istiyorsun yani?
Temel gayet ciddi :
-Bu ilanı verduğunuz müdürlük işi var ya, ha bu iş için bana güvenmiyesunuz demeye geldim...
BAŞLARINA BİRŞEY GELMİŞ Mİ?
Temel askerdeymiş. Teröristlerin köprünün altına gelip pusu kuracakları haberini almışlar. Temelin bölüğüde teröristlere operasyon düzenlemek için köprüde pusuya yatmışlar. Bir saat olmuş gelen giden yok, iki saat olmuş yok, beş saat olmuş yok. Temel komutanın yanına giderek :
-Komutanım gidip bakıyım başlarına birşey gelmiş olmasın, demiş.
BENDE BAŞARILI BİR ERKEĞİM
Karadeniz'in erkekleri köy ve kasabalarda genelde önden giderler. Hanımları da bir kaç adım geriden onları takip ederdi. Trabzon'a gelen Musa Ağacık (Star Gazetesi köşe yazarlarından) önden giden adamı görünce dayanamaz durdurarak sorar :
-Beyefendi, sana demokrasi ve hak adına bir soru soracağım.
-Buyur sor?
-Şu geriden gelen teyze hanımınız mı?
-Evet, ne olmuş?
-Demokrasi ve hak adına sen bu vaziyetten utanmıyor musun? Sen önde hanımın arkada.
-Niye utanayım ki? Her başarılı erkeğin arkasında bir hanım yok mudur?
-Vaaar!
-Eeee!Bende başarılı bir erkeğim.
BENDE TUTULDUM
Doktor Temel hastasına sorar :
-Verdiğim ilaçlar iyi geldi mu?
Hasta :
-Neden sordun?
Temel :
-Aynı hastaluğa pende tutildum da ondan.
BEN GERİ DÖNÜYORUM
Temel'e Dursun Karadeniz sahilinde oturuyorlarmış Temel Dursuna demiş ki :
-Gel beraber Amerika'ya yüzelim.
İki kafadar Karadeniz'den başlamışlar yüzmeye. Fıkra bu ya Amerika'ya yaklaşmışlar özgürlük anıtını görmüşler tam bu sırada bizim Temel :
-Dursun ben kesildum geri doneyrum, demiş.
BENİM ABİ DEVAM ET
Adamın biri yeni BMW'siyle havalı havalı dolaşıyormuş. Kırmızı ışıkta durmuş. Bir kaç saniye sonra kamyon arkadan SHRANKKKKKK diye vurmuş. Adam dısarı çıkıp bakınca kamyondan Temel inmiş ve başlamış yalvarmaya :
-Abi etme eyleme ben bu üç beş kuruş maaşla bu arabanın aynasını bile alamam, bağışla beni. Sen büyüksün abi yaptık bi eşşeklik bağışla abi beni.
Adam acımış Temel'e. Tam arabayı tamire götürürken yine bir kırmızı ışıkta durmuş. Yine arkadan kamyon geçirmiş buna. Sinirli sinirli çıkmış adam tekrar. Bi bakmış yine Temel!
Temel ise camdan bağırmış :
-Benim abi ben, devam et!
BEN ZATEN 8 FOTOĞRAF MAKİNESİ GETİRMİŞTİM
Temel'in vesikalık fotoğraf çektirmesi gerekir.Arkadaşı Dursun Temel'e :
-Sen şuraya bir çukur kaz ben fotoğraf makinesini alıp geliyorum, demiş.Bir süre sonra Dursun gelmiş bir de bakmış ki Temel 8 adet çukur kazmış.Dursun şaşırmış.
-Niye 8 tane çukur kazdın deyince.
Temel :
-8 adet fotoğraf çekmeyecekmiyiz.İşte onun için demiş.
Dursun ise :
-Hiç gerek yoktu.Ben zaten 8 tane fotoğraf makinesi getirmiştim, demiş.
BEYAZ AT BENİM
Temel ile Dursun iki tane at almışlar. Fakat devamlı karıştırıyorlarmış. Hangisi kimin atı belli değil. O yüzden Temel'in aklına parlak bir fikir gelmiş ve atın bir tanesinin kuyruğunu kesmiş. Dursun'un ona inat o da diğer atın kuyruğunu kesmiş. Temel bu sefer atın bir tanesine boya ile işaret koymus. Dursun'da ona inat aynı yere aynı boya ile diğer ata işaret koymuş. Bakmış ki böyle de olmuyor. Temel Dursun'a :
-Ha Tursun bak bu böyle olmayacak Beyaz at benimki, siyah at da seninki olsun, demiş.
BIYIK
Lazistan'ı gezmekte olan turist :
-Allah Allah, burada herkesin bıyığı var, demiş.
Temel, burnuna dikkat çekerek :
-Piz önemli ve değerli şeylerin altini çizeruz.
BİR KUZUDA EVDE
Bir inşaata amele alınacaktır. Alınacak elemanları kalfa Cemal'in seçmesi istenir. Adaylar kalabalıktır. Bu durumda Cemal sınav yapmaya karar verir.
-Pize 1 kisi lazımdur. Pu nedenle sizu imtihan edeceğum. Bir ara gözü Temel'e ilişir. Burnundan tanımıştır. Hemşehrisini işe almak ister. Önce Temeli sınava alır ve sorar.
-Hemşerum söyle baa bakalum.. Sana 3 kuzu verdum, sonra 2 kuzu daha verdum kaç kuzu oldi?
-6 tane oldi. Cemal biraz bozulur ama çaktırmaz.
-Tabi bu soru biraz zor oldu piraz taha kolayini sorayum.
-Sana 2 kuzu verdum, sonra 1 tane taha verdum kaç kuzi oldi ?
-Tört kuzi oldi. Cemal sinirlenir, Ama hemsehrisinide işe almak ister.
-Peçi 1 kuzi verdim, sonra bir kuzi taha verdum kaç etti ?
-Üç etti. Bunun üzerine Cemal iki tokat çakar ve tekrar sorar.
-Pir kuzi verdum, kaç kuzin oldi?
-İçi tane. Cemal iyice sinirlenir ve Temeli iyice döver.
-Ulan hemşeru teyup işe almak istedum, sende tam salakmişsun. Ula sağa pir kuzi vermişsem pir kuzin olur anladun mi?
-Olir mi, der Temel.
-Penum evde bir kuzi de kendumin var.
BİR ŞANS DAHA VER
Öğretmen Temele kafayı takmış.İlla sınıfta bırakacakmış çocuğu diye millet dedikodu yapmış.Öğretmende halkın önünde Temeli sınav yapmaya karar vermiş.Stadta millet toplanmış.Ve öğretmen megafonla Temele sormuş :
-Yedi kere yedi kaçtır?
-Kırk tokuz demiş, Temel.
Bir saniye sonra staddakiler ayağa kalkıp hep bir ağızdan :
-Pi sanş taha ver, pi sanş taha ver, diye bağırmışlar.
BİSİKLET
Trabzonla Rize arasında bir zamanlar gümrük varmış. Temel hergün bisiklet ve önünde bir kum torbasıyla gümrükten geçermiş. Bir gün Gümrük Memuru bu durumdan kuşkulanmış. Temel'e :
-Dur. Ne geçiriyorsun gümrükten, demiş. Temel :
-Kum, demiş. Memur kum torbasına elini sokmuş karıştırmış gerçekten sadece kum varmış torbada. Bu olaydan sonra Temel yıllarca gümrükten bisikletle önünde kum torbası olduğu halde geçmiş. Yıllar sonra Trabzonda bir kahvede Temelle Gümrük Memuru karşılaşmış.
Gümrük Memuru :
-Ula Temel artık emekli oldum sana birşey yapamam gerçekten ne geçiriyordun gümrükten?, demiş.
Temel :
-Bisiklet, demiş
BİZ NE DEDİK
Temel bir gün hakimin karşısına çıkartılır.
Hakim Temel'e sorar :
-Evladim senin adın ne bakim?
Temel :
-Adım "Temel", fakat "Z" si yok.
Hakim biran düşünür ve Temel'e dönerek der :
-Evladım, "Temel"de "Z" yok ki!
Temel hemen cevabı yapıştırır :
-Eeeee, biz ne deduk hakim bey?
BMW
Temel BMW almış ve on saatte Trabzon'a varmış. Dönüşte, BMW ile geri geleceğim karşılayın diye İstanbul'a telgraf çekmiş. Temel 40 saat sonra varmış, merakla sebebi sorulunca :
-Pu BMW'lerin ileri pes vitesi, ceride ise sadece pi vitesi var.
***
Bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor. Pireye "Sıçra" diyor. Pire sıçrıyor Pirenin kanatlarını koparıyor ve "Sıçra" diyor, pire yine sıçrıyor!.. Raporunu şöyle yazıyor;
"Pire kanatlarını kopmuş olarak zıpladı."
Ayaklarını koparıyor ve "Sıçra" diyor, pire zıplayamayınca 2. raporu şöyle yazıyor;
"Pirenin ayakları kopunca kulakları duymuyor."
***
İlk defa helikopter gören Temel, Dursun' a sormuş;
- Dursun, bu nedur da? Dursun, gayet sakin cevap vermiş;
- Haçan, bu olsa olsa bin yaşında bir sinek dur.
***
Doktor, akıl hastasının iyileştiğine karar verip akıl hastasını taburcu etmiş. Buna çok sevinen hasta gelip doktoruna şöyle demiş;
-"Doktor Bey, size hediye ayakkabı yapacağım ama sorayım dedim, topuğu önde mi olsun arkada mı?
***
Ünlü bir sopranonun konserine giden baba oğul ilgiyle konseri dinliyorlardı. Bir ara çocuk merakla babasına sordu:
"Baba, öndeki amca elindeki sopayla niye kadını korkutuyor ?" Baba;
"Korkutmuyor oğlum, yönetiyor!"
"Eee, peki o zaman kadın niye avaz avaz bağırıyor "
***
Küçük Ahmet, bakkala öfkeyle sordu:
- Neden hep küçük yumurta veriyorsun?
- Taşıması , kolay olur da ondan.
Ahmet eksik para verip yumurtaları alıp giderken bakkal seslendi:
- Ama sen eksik para verdin.
Küçük çocuk arkasına dönüp gülerek: " Para daha çabuk sayılır da...
***
Nuri okuldan eve bir gözü mosmor dönmüştü. Annesi çıkıştı:
"Aşk olsun yine mi dövüştün okulda? "Şey büyük bir çocuğun küçüğü dövmesine engel olmaya çalıştım da anneciğim."
"Aferin bak bu cesaret işi. Kimdi o küçük?"
Nuri gayet sakin;
" Ben! "
***
Vurdumduymaz bir adamın evi yanmış. Komşusu koşarak yanına gelmiş.
" Koş efendi, evin yanıyor. "
Adam sakince cevap vermiş :
"Ev işlerine karım bakıyor."
***
Küçük çocuk, kendinden daha büyük olana yan yan bakarak: "Söylediğin sözü geri alman için sana beş dakika süre veriyorum!" dedi. Öbürü kabararak:
"Bak hele sen. Peki beş dakika sonra sözümü geri almazsam ne olacak?" diye diklendi. Küçük çocuk biraz düşündükten sonra:
"Peki söyle ne kadar zaman istiyorsun?" dedi.
***
Bir sergide ünlü romancı, ressam arkadaşına:
"Kutlarım sergi açılışına bakanlar gelmiş"
Bunun üzerine Ressam:
"Ne önemi var ki, bakanlar geleceğine, keşke biraz da alanlar gelseydi. " der.
***
Doktor, hastasına o güne dek yaptığı tahlillerin sonuçlarını açıklayacak;
"Size bir kötü, bir de daha kötü haberim var. Önce kötü haberi vereyim. Test sonuçlarına göre 24 saatlik ömrünüz kalmış." deyince adam yıkılır,
"Hayır, olamaz. Buna inanamıyorum: Fakat bundan daha kötü haber nasıl olabilir? "deyince hasta, doktorun yanıtı kısa olur;
"Dünden beri size ulaşmaya çalışıyorum."
***
Delinin biri intihar etmeye karar ve kendini asmaya çalışır. Biri dayanamayıp sorar;
- Ne yapıyorsun?
- Görmüyor musun, intihar ediyorum.
- Öyle ise ipi boğazına bağlasana
- Bağlarsam boğulurum.
***
Yıl sonunda öğrenci, uzaktaki ailesine gönderdiği faksta şunları yazıyordu;
"Babacığım okullar kapandı. Öğretmenler beni çok seviyorlar. İmtihanlara tekrar bekliyorlar."
***
Babası oğluna görgü kuralarını öğretiyordu :
"Örneğin oğlum, bir eve gittik. Onları yemek yerken göndük, ilk sözümüz ne olmalı?
"Afiyet olsun" der oğlu. Baba;
"Peki neden bu söylenir?" deyince oğlu ;
"Neden olacak, buyurun desinler diye." der.
***
Yargıç, hırsıza şöyle sorar:
"Söyle bakalım, soyduğun dükkana nasıl girdin?"
Hırsız, biraz düşündükten sonra soruyu şöyle yanıtlar:
"Efendim, biz buraya yargılanmaya mı, yoksa meslek sırrı vermeye mi geldik ." der.
***
Acıkmış olarak eve dönen Mehmet annesine,
"Akşama ne var?" diye sorunca, annesi;
"Saymakla bitmez oğlum" dedi. Mehmet;
"Güzel, nelermiş bunlar?" deyince, annesi gülümseyerek,
"Pirinç pilavı!" dedi.
***
Küçük Zeynep annesine;
"Bana yeni bebek alsana, anne." dedi. Annesi;
"Bebeğin var ya kızım; yenisini ne yapacaksın?" diyence, küçük Zeynep;
"Ben varken, sen kendine yeni bir bebek aldın ya!" der.
***
Öğrencinin biri sürekli yaramazlık yapıyormuş. Öğretmen dayanamamış kulağından yakalamış. "Bana bak! Uslu durmazsan dayak yersin." deyince, öğrenci;
"Ben oruçluyum!" der. Öğretmen;
"Eee oruçluysan ne yapalım?" deyince, öğrenci;
"Annem bana sakın bir şey yeme dedi evden çıkarken. Eğer bir şey yersem orucum bozulurmuş."
***
Yüzü gözü yaralı adam muayehane kapısından içeri girerken der ki;
"Her tarafımı arılar soktu." Doktor ona bakar ve gayet sakin,
"Peki o zaman şöyle oturun da size birkaç iğne yapalım" der.
***
Hakim Sorar:
- Oğlum adın nedir?
- Temel ama, yumuşak "Ğ"si yok!
Hakim:
- Temel'de "Ğ"yok ki, be adam?
- Haçan hakim pey ne kızayısun, pen de zaten "Ğ"si yok dedum!
***
Kızın biri okulda çok geveze idi. Herkes şikâyetçiydi. Müdür bir gün kızın babasına telgraf çekti:
-Kızınız çok geveze, diliyle ortalığı karıştırıyor. Lütfen çaresine bakınız.
Telgrafın cevabı gelir:
-Siz gelin bir de annesini görün. Geveze nasıl olurmuş!
***
Adamın biri sormuş;
-Cüzdanımı sen mi aldın?
-Altı mahallenin, altıncı sokağının, altıncı apartmanının, altıncı odasının, altıncı çekmecesinde duran Kur'an'a el basarım ki ben almadım...
***
Temel idama mahkum olmuş. Son arzusu doya doya mantar yemekmiş.
-Ne biçim son arzudur bu? _
-Zehirlitur tiye tiye pağa yedurmetiler. Şimti ağuz taduyla rahat rahat bir mantar ziyafeti çekeceğum.
***
Karadenizli atlet öğünüyordu:
-Ben 100 metreyi tam 8 saniyede koşayurum.
-Ciddi misin, dedi arkadaşı. Bu bir dünya rekorudur. Nasıl yapıyorsun bunu?
Bizimki hafifçe kasılarak cevap verdi:
-Çestirmeden cideyurum daa...
***
Yüzme bilmeyen bir turist denize düşmüştü. Suda çırpınırken can havliyle bağırıyordu.
-Help! Help!
Yoldan geçen Temel onu gördü. Kızgın bir şekilde bağırdı:
-Ula ingilizce öğreneceğine, yüzme öğrenseydin ya!..
***
İki adam aralarında konuşuyorlardı:
-Küçükken gözlerim görmediği için bana voleybol oynatmazlardı. Bu yüzden başka bir vazife verdiler:
-Ne vazifesi?
-Hakemlik!
***
Anne küçük kızına anlatıyordu.
"Bak kızım, gelinler en mutlu günleri olduğu için nikahta beyaz giyerler."
Küçük kız bir an düşündü.
"Yaa... Şimdi damatların neden siyah giydiklerini daha iyi anlıyorum..."
***
Küçük Dursun Temel'e sorar:
-Temel emice, Cemil MERİÇ kimdur?
-Büyük bir yazar idi. Vefat etti.
-O da küçük yazsa idi...
***
Temel kahveye koşarak gelir, telaşla:
-Dursun öldi!... der.
Kahvedekiler bu haber üzerine birer yorum yapmaya başlarlar.
-Dursun sapasağlam adamdi neden öldi ki?
-Uşağım hiç bir laz acindan ölmez. Söylemdi biz bağa yardım ederduk.
-Pelki utanmiştur istemeğe...
-Gördinmu uşağım. Dursun acından değul, inadından öldi da...
***
"Her bir kahkaha bir tane pirzola demektir." der kahkaha ile gülen Dursun...
Temal atılır:
"Desene Dursun sen teminden beri koca bir sığır yedun."
***
Bir gün ufak, bir çocukla ninesi karşıdan karşıya beraber geçeceklermiş, nine 80, çocuk ise 5 yaşlarındaymış. Nine torununa:
-Oğulum karşıdan düt düt geliyor, çabuk geçelim, demiş.
Bunun üzerine çocuk:
-Yok nine, o dütdüt değil, sekiz silindirli mercedes demiş
***
İlkokula giden oğlunu karşısına alan baba, başladı nasihata:
-Bak oğlum!... Oku ve hayatını kazan... Yoksa dilenci olursun.
-Dilenci mi?
-Evet dilenci!..
-Bunu daha önce söylesene baba!... Bende okula bile gitmeyen bu zenginler, bu kadar parayı nereden kazanıyor diye merak ediyorum.
***
Temel, Cemal ve diğer karadenizliler açık denizde küçük bir tekne ile fırtınaya tutulmuşlardı. Yanlarında büyük bir gemi geçmekteydi.
Temel:
-- Uyy, kurtarun pizuuu... imdattt!... diye haykırıyordu.
Geminin güvertesinden birisi de yanıt veriyordu:
-- Biz adam almıyoruz, biz adam almıyoruz.
Bunu duyan Temel:
-- Uyy, haçan piz lazuz, laz, alun pizu.
***
Yıl sonu tatili yaklaşmıştı. Receb'in vaziyeti pek parlak değildi. Eve gidip durumu babasına söylemeye korkuyordu. Belki faydası olur diye telefonla annesini arayarak:
-- Anneciğim, tatil oldu geliyorum. Ama maalesef sınıfta kaldım. Ne olursun, ben gelinceye kadar babamı hazırla! dedi.
Duruma canı sıkılan ve morali bozulan annesi, oğluna şu cevabı verdi:
-- Baban hazır, asıl sen kendini hazırla!..
***
Akşam eve dönen adamı karısı kapıda karşıladı. Sonra da heyecanlı heyecanlı anlatma-ya başladı:
-- Bugün neredeyse, duvardaki saat annemin başına düşecekti... Adam umursamaz bir tavirla başını salladi:
-- Sahi mi? O saat hep geç kalıyor zaten...
***
Hocaya sormuşlar
-- Hz.Nuh'un gemisine zeytin dalını getiren güvercin dişi miydi, erkek miydi7
Hoca hemen cevaplamış:
-- Mutlaka erkekti, dişi olsaydı ağzını uzun zaman kapalı tutamazdı ki.
***
Suna'nın başı ağrıyordu. Doktor çağırdılar. Doktor hap vererek dedi ki:
- Bu hap şimdi senin baş ağrını geçirir. Peki onu kolay yutabilecek misin?
Kolay yutmasına yutarımda, hap mideme girdikten sonra başıma giden yolu nereden bulacak?
***
Lüks bir lokantada müşterilerden biri önüne konan yemeği görünce bağırmaya başladı:
- Ben bu baklayı yiyemem. Çabuk bana şef garsonu çağırın! Yan masada oturan adam dudak bükerek cevap verdi:
-Fayda etmez efendim, o da yiyemez!..
***
Ressam İki arkadaş, sergide bir tabloyu seyrediyordu. Biri:
-Şuna bak, dedi, güneşin doğuşunu ne güzel canlandırmış.
Öbürü düzeltti:
-İmkânı yok, mutlaka güneşin batışıdır.
-Belki öyledir. Ama nasıl oluyor da bu kadar kesin konuşabiliyorsun?
-Ressamı tanırım, sabahları onbirden önce kalkmaz.
***
Öğretmen sınıfta ders anlatıyordu. Bir ara arka sırada oturan öğrencilerden birini işaret ederek:
-Söyle bakalım oğlum, köylüler kurtları niçin öldürürler?
-Kuzuları öldürdükleri için, efendim.
Ön sıralarda oturan Ayla, hemen atıldı:
-Öyleyse kasapları niçin öldürmüyorlar?
***
Doktor, akıl hastasına sorar:
-Bir kulağını kesersem ne olur?
-Canım yanar.
-Ya iki kulağını keserse
-O zaman iyi göremem.
-Peki ama niçin? '
-Niçini var mı canım? İki kulağımı da keserseniz gözlüğümü nereye takarım?..
***
Dil bilgisi dersinde öğretmen öğrencilere sordu:
-"Bağırmadım, bağırmadın, bağırmadı" deyince ne anlarsınız? diye sordu.
Kimseden çıt çıkmıyordu. Öğretmen bütün öğrencilerin birden parmak kaldırmasını beklediği için, hayal kırıklığına uğradı.
Neden sonra ön sıralardan Temel ayağa kalkarak söz hakkı istedi. Öğretmen söz verince de cevapladı:
-Önemli bir durum yok efendim. Hiç kimse bağırmamıştır.
***
Temel İstanbul'a yeni taşınmış. Kapıcı sabah kapıyı çalmış.
Temel, kimseyi beklemediğinden merakla kapıya yönelmiş ve seslenmiş;
-Kim o?
Kapıcı:
-Çöp! diye bağırmış...
Temel gayet sakin ve kibar bir dille konuşmuş:
-İhtiyacımız yok...
***
Boks maçı hayli heyecanlı geçiyordu. İki boksör ringde kıyasıya dövüşüyorlardı. Ama birinin durumu pek kötüydü. Yumrukları havayı dövüyor, bir teki bile rakibine değmiyordu. Raund arasında menejerine sordu: "Maçı almam için bir şansım var mı?" Menejeri bir yandan terini kurularken diğer taraftan: "Elbette var, diye cevap verdi. Etrafındaki havayı dönmeye devam et. Böylelikle rakibini zatüreden öldürebilirsin.
***
- Temel bey, dairelerimiz aynı genişliktedir. Sen evi duvar kâğıdıyla kaplattın? Ben de evi dekore edeceğim de. Ne kâdar duvar kağıdı aldın?
- On yedi top aldum.
Komşu da duvar kâğıdını alır, evi kaplatır, ama epeyce de kâğıt elinde kalır.
- Yahu Temel, ben de on yedi top aldım ama, yedi top arttı!
- Eyi, benum da o kadar artmıştı!
***
- Yahu Recep, bizum Fadume'nun çok köti bi huyi vardur. Gece dörde kadar uyumayı!
- Temelcuğum, peki o saate kadar ne yapayi?
- Penum eve gelmemi bekliyor!
***
Karadeniz'de bir köyden geçen bir yabancı arabasıyla bir tavuk ezer. Kaçacaktır ama korkar. Dönüşte gene aynı köyden geçecektir. En iyisi sahibini bulup
parasını vermek. Muhtarı bulur durumu anlatır. Tavuğu verir. Ancak tavuk dümdüz olmuştur. Muhtar köylüleri tek tek çağırır. Tavuğu gösterir. Hiç kimse tavuğa sahip çıkmaz. Muhtar sonucu yabancıya açıklar:
- Bizim köyde yamyassı tavuk yoktur.
***
Temel Karadenizlinin fırınından bir ekmek alacak. Kafasını fırından içeri uzatır:
- Ha oradan bi ekmek vermeni rica edeyirum!
- Ula parasını verecek misun?
- Elbette vereceğum.
- Haçan parasını vereceksen ne diye rica edeyisun?
***
İsmet Paşanın oğlu Erdal İnönü, bir seçim mitingi için Rize'ye gider. Kürsüde konuşan ince zayıf uzun boylu İnönü'yü gören Temel sorar:
- Habu konuşan adam da kimdur?
Derler ki: İsmet İnönü'nün oğlu Erdal'dır!
- Uy desene Paşanun çok günahını almışuz. Rahmetli II. Dünya Savaşı yıllarında bizleri çok aç bırakmıştı. Baksanıza ne kadar adaletli davranmuş, kendi uşağını da aç bırakarak ne hale getirmiş!
***
Temel, karısı Fadime'yi bademcik ameliyatı yaptırmıştı. Hastaneden taburcu edilirken, doktor Temel'e bazı tavsiyelerde bulunur ve son olarak der ki;
- Aslında bu ameliyat gecikmiş, daha çocukken yapılmalıydı.
Temel hemen söze girer:
- O zaman faturayı kayınbabamı gönder de, hasabını o ödesun!
***
Hoca, minberden cemaate hitaba başlar:
- Ey cemaat-i müslimin, deyince arkalardan Temel, cevap verir:
- Efendum! Bağa mi deyisun?
***
Temel'in vecizesi: "İnsanlarla baluklar aynı tehlikeye maruzdurlar. Her ikisi de ağzını açınca başları belaya girer.
***
Eskimo'nun biri ölünce, Cehennem'e atmışlar. Zebaniler sesini duyamuyınca kapıyı aralamışlar. Eskimo:
- Kapatın şu kapıyı! İçeri soğuk giriyor, üşüyorum. demiş.
***
Temel ile Dursun denize yüzmeye giderler. Temel boğulur. Savcı gelir araştırma yapmaya ve Dursun'a sorar:
- Olay nasıl oldu.
- Savci bey olay molay yok... Temel bi talup geleceğim dedi ama siz da göriysiniz gelmedi...
***
Adamın birisi kendisi hakkında kötü sözler söyleyen birine haddini bildirmek için evine gider. Fakat adamı evde bulamaz. Öfkesinden kapıya büyük harflerle "EŞEK" diye yazıp döner.
Bir kaç gün sonra o adamdan şöyle bir yazı alır:
- Bize gelmişsin. Kapıya attığın imzadan anladım.
***
Her gün Temel sabah erkenden Dursun'un evine gidiyormuş ve "Soğuk çay var mı?" diyormuş. Dursun da "yok" diyormuş. Bu bir kaç gün sürmüş. Dursun bir gün merak edip soğuk çay hazırlamış. Temel gene gelmiş. "Soğuk çay var mı?" demiş. Dursun da var demiş. Temel de "İyi ısıt da içelim" demiş.
***
Adam doktorun karşısındaki koltuğa oturdu.
- Durum çok kötü doktor bey, bir dakika önce olan herşeyi unutuveriyorum.
- Peki niçin hatırlamaya çalışmıyorsun.
- Neyi?
***
- Ula Temel, senden polis olmaz. Nasıl kaçırdın elindeki azılı hırsızı!
Sormayın komiser bey. Bir anluk dalgınluğum sebep oldu. Üstünde "girmek yasaktır" tabelası bulunan bi yere girdi, arkasından gidemedum!
***
Komiser sorar:
- Temel, köpekleri atlatıp, kümesten tavuğu nasıl çaldın?
- Komiserüm, onu söylemem, meslek sırrıdır!
- Ama ben söyletmesini bilirim!
- O da sizin meslek sırrunuzdur!
***
Komutan sorar:
- Söyle bakalım Temel, cephanelik önünde nöbet tutuyorsun, birden cephanelik infilak etti, ne yaparsın?
- Herkesin duyması için havaya bi el ateş ederum komitanum!
***
İngilizler ve İskoçlar arasında yıllardır süren bir tartışma vardır. İngilizler her defasında İskoç kahvelerini basıp "Wilsonlar ayağa kalksın" deyip Wilsonları kurşuna dizip arkasından da "Eriksonlar ayağa kalksın" deyip Eriksonları kurşundan geçirirlerdi. Bu olay İskoçların çok moralini bozmaya başlamıştır. Toplanıp bu olaya bir çözüm getirmeye çalışmışlar içlerinden en hakiki İskoç "buldum" diye bağırır. Wilsonlar ayağa kalksın dediklerinde Eriksonlar ayağa kalksın, Eriksonlar ayağa kalksın dediklerinde Wilsonlar ayağa kalksın; böylece onları kandırmış oluruz.
***
İki Kayseri'li maç sahasının önünde köfte satarken Birisi diğerine şöyle der.
- Ula Ehmet bir bilet al maçı öğren gel, der.
Ehmet gider ve maçı öğrerüp gelir durumu Arkadaşına anlatır:
- 2 direk dikiyler, ortaya bir kabak koyiyler. 21 avanak peşinde koşiyler. 2 direğin arasına girince gool diye bağriyler, birde utanmadan kısa don giyiyler.
***
Garson Temel'i, lokantanın nıüşterilerinden biri, yanına çağırıp, azarladı:
-- Bana getirdiğin tavuğun bir bacağı diğerinden daha kısa. Bu ne rezalet?
Temel, öfkeyle cevap verdi:
-- Ben sana o tavuğu dans edesin diye değil, yiyesin diye getirdim!..
***
Bir gün Bismark, harpte yararlılık gösteren bir askere madalya takarken:
-- Asker, yüz altın mı istersin, yoksa bu madalyayı mı?
Asker:
-- Madalyanın kıymeti nedir? der. Bismark:
-- Maddi kıyıııeti aşağı-yukarı üç altın, diye cevap verir.
Asker :
-- Öyleyse 97 altınla madalyayı isterim! der.
***
Adamın biri otele gelir:
-- Burada bír gece kalmak istiyorum. Fakat oda istemiyorum.
-- Oda istemiyor musunuz?
-- Hayır ben uyur gezerim. Uzun bir koridorunuz varsa, mesele yoktur. Sabaha kadar dolaşır dururum.
***
Temel gittiği göz doktoruna dert yanıyordu.
-- Ne zaman çay içsem sağ gözüm ağrıyor doktor bey.
Doktor, Temel'ın gözlerini kontrol ettikten sonra anlamlı anlamlı başını salladı ve gülerek cevap verdí:
-- Hımmm. Durunı anlaşıldi. Çay içmeden önce kaşığı bardaktan çikarın. O zaman sağ gözünüz ağrımaz.
***
Lokantaya giden Temel garsondan bardak istemiş.
Garson da masada ters duran bardakları göstererek:
-- Masada var ya' demiş...
Temel bardağı eline almiş ve biraz inceledikten sonra kaşlarını çatmış ve sítem dolu bir sesle konuşmuş:
-- Onlarín dibi deìik, üstü kapalì demiş...
***
Din dersi öğretmeni, öğrencilere bütün insanların Adem ve Havva'dan geldiğini söyledi. Bir öğrenci söz aldı:
-- Bu doğru değil.
-- Nasıl yani? dedi öğretmen.
-- Babam bize maymundan geldiğimizi söyledi.
-- Sevgili çocuğum, dedi öğretmen, sizin özel aile tarihiniz bizi hiç ilgilendirmiyor.
***
Temel uzun zamandır görmediği Cemal'le Îstanbul'da karşılaşır:
-- Uşak, nasılsun pakayum? - Îyiyum.
-- Çocuklarun nasuldur? - Onlar da çok iyidur.
-- Ha karin nasıldur?
Temel böyle sorunca, Cemal'in birden yüzü değişir... Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü hatırlayıp, hemen şöyle der.
- Yani aynı mezarda mi yatayü!
***
Polise bir ihbar gelir. Temel ile Dursun kaza yapmıştır.
Polis olay yerine geldiğinde görür ki, arabalar sapa sağlam, Temel ile Dursun'un ağzı burnu dağılmış. Polis sorar:
-- Anlat Temel. Olay nasıl oldu?
-- Komserum... Hava sisli olduğundan kafamı pencereden çıkarmış öyle gideydum. Meğersem Tursun da karşidan öyle geleyirmuş...
***
ÖNCE KAÇANLARI
Akil hastanesinden iki deliyi salivereceklermis. Doktorlar kendi aralarinda "Sunlara son bir test yapalim da gorelim akillari baslarina gelmis mi."demisler. Bunun uzerine iki deliyi bir masa basina cagirmislar. Masanin uzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canli hamambocegi dokmusler ve "Buyrun beyler, yiyiniz." demisler. Delirlerden bir tanesi hemen zeytinlere saldirmis, otekisi araya girmis, "Once kacanlari yiyelim, oburleri nasil olsa duruyor!"
BİR KEDİ DAHA
Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar.Bekçi,onların ayak seslerini işitmişti. Sordu:
- Kim o?
İçlerinden biri kedi gibi miyavladı. Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki,delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı.Bekçi geri dönüp yine seslendi:
- Kim var orada?
İkinci deli cevap verdi:
- Bir kedi daha
MASRAF KAPISI AÇTI BİLE
İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler.O sevinçle saatte 160’la uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzicinin önünde durdular. Arabayı süren;
- Yüz bin liralık dedi.Süper olsun. Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra ;
- Gidin işinize be ! diye bağıdı.Sizin civatalarınız gevşek !
İkincisi , araba kullanana döndü:
- Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile!
HEPSİ ERİYOR
Deli , kahveye girdiğinde soluk soluğaydı.Boş bir masaya oturup ocağa seslendi:
- Bana bir çay !
Çay geldi , şekerleri atıp karıştırdı.Garsonadan yine şeker istedi.Onları da atıp karıştırdı,yeniden istedi. Garson;
- Sekiz şeker koydun çaya, dedi şaşkın şaşkın,
- Koydum ama, işte görüyürsun, hepsi eriyor!
ALIK TUTUYORUM
Deli duvara oturmuş.Elindeki oltanın ucu sokağa sarkmış.... Yoldan geçen soruyor;
- Orada balık mı tutuyorsun sen?
- Hayır alık tutuyorum.
- Tutabildin mi bari? - Çook... Seninle 23 oldu!
BİLETİMİ YIRTIYOR
Sinemaya girmek istiyodu.Gişeden biletini aldı.Birkaç dakika sonra gelip bir tane daha aldı. Sonra bir bilet daha bir daha... Gişedeki görevli dayanamadı
- Karaborsa yapıyorsun galiba.Bu kaçıncı bilet alışın ?
Deli ;
- İçeride bir deli var, dedi. Tam kapıdan girince biletimi yırtıyor. Bende gelip yenisini almak zorunda kalıyorum..
SAVURGAN HÜKÜMET
İki deli, yağmurdan sonra kumaşı yırtık paslı bir şemsiyeyi açmışlar yolda gidiyorlardı.Birincisi, gökkuşağını gösterdi;
- Bak bak ..
İkinci baktı ve birden sinirlendi;
- Hükümet böyle şeyler için para harcıyor da , bizim gibi deliler için doğru dürüst bir hastane yaptırmıyor !
ILK BAKİSTA Mİ?
Adamin biri deliler hastanesini gezmeye gitmis.Bakmis deliler kapidaki delikten iceri dogru bakiyorlar.Bakan tekrar siraya geciyor.Devamli bir dongu gibi olay yineleniyor.Adam merak etmis oda siraya girmis.Sira kendi sine gelmis.Egilip bakmis.Zifiri karanlik hicbirsey yok.BIr tanesini dur durup sormus.:
- Yahu ben hic birsey goremedim?
Deli şaşırmış:
- Ulan biz iki yildir bakiyoruz birsey goremiyoruz.Sen ilk bakista mi goreceksin.
KARŞI KALDIRIM
Bir akıl hastası, bulunduğu kaldırımdan karşıya geçip rastladığı ilk görevliye sormuş :
-Affedersiniz, karşı kaldırım nerede acaba?
Görevli şaşırmış ama yine de karşı tarafı göstererek :
-İşte şurada, demiş.
-Kime yutturuyorsun yahu... Daha şimdi orda sordum, burayı gösterdiler!...
NASIL BİLSİN
Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir hastanın oturmuş, birşeyler yazdığını gördü :
-Kolay gelsin, ne yazıyorsun?
-Mektup yazıyorum efendim.
-Yaaa...Kime yazıyorsun?
-Kendime...
-Peki, ne yazılı mektupta?
-İlahi doktor bey, deli misiniz siz? Mektubu daha almadım ki...İçinde ne yazdığını bileyim.
12'NİZDE Mİ?
Katil, suçunu itiraf etti, yargıç da durumu jüri heyetine iletti. Biraz sonra jüri başkanı kararı açıkladı:
-Bu sanık suçsuzdur...
Yargıç adamakıllı kızdı:
-Canım, ne biçim iş bu!... Adam, ben katilim diyor suçunu itiraf ediyor sizde suçsuzdur kararına varıyorsunuz... Acaba, suçsuzdur kararını neye dayanarak verdiniz?
-Delilik efendim, delilik...
Yargıç bütün jüri üyelerini teker teker süzdü. Başını sallayarak :
-Sahi mi? 12'niz de mi?..
YALAN SÖYLEMİŞ
Akıl hastanesine yeni gelen doktor, hastaları ziyaret ediyordu.Birine yaklaştı :
-Sizin adınız nedir bakayım?
-Hüsamettin efendim.
-Soyadınız?
-Tanrıoğlu.
Tam o sırada yandaki yaşlı :
-İnanma inanma doktor, yalan söylüyor.Benim böyle bir oğlum yoktur.
KARANLİKTA KALİRİZ!
Akil hastahanesinde bir deli kendini ayagindan tavana asmisti. Doktor nedeninini sorunca:
-Arkadasimiz kendini ampul saniyor, dediler.
Doktor indirilmesini isteyince soylendiler.
- Iyi ama karanlikta kaliriz...!
ZİL ÇALDI...PAYDOS OLDU!
Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı.Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.
Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı.Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.
-Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.
Adam :
-Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi.Onlarda benim öğrencilerim.Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.
Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti. Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.
Pilot:
-Aman çok güzel! diye sevindi.Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.
Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu.Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti.Gidip bakmak istedi.
Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!
Dehşetle sordu :
-Öğrencilerin nerede?, diye...
-Dersler bitti.Hepsini evlerine gönderdim!
BEN BURALI DEĞİLİM
Adamın biri zilzurna içkiliymiş.Yolda yalpalıya yalpalıya ilerlerken birden yanından geçen adama demiş ki :
-Kardeş şu yukardaki güneş mi ay mı?
Adam demiş ki :
-Bilmiyom kardeşim ben buralı değilim.
BİZİ DE UYANDIRIRMISINIZ?
Adam otele gelip resepsiyona kaydını yaptırırken memur sordu :
-Sabah kaçta kalkmak istersiniz? Adam başını salladı :
-Hiç gereği yok. Ben her sabah saat beşte kendim uyanırım. Resepsiyon memurunun yüzü güldü :
-Aman ne iyi. Lütfen uyandığınız zaman bizi de uyandırır mısinız?
CAN SIKINTISI
Sol gözü takma olan adam otobüse binmişti.Otobüs kalabalık hava sıcaktı.Bir süre sonra sıcaktan bunalan, terleyen ve canı sıkılan adam, takma gözünü çıkardı, havaya atıp tutmaya başladı. Durumun biraz sonra farkına varan yanında oturanlar dehşetle irkildiler :
-Ne oluyor yahu!... Adam gayet sakin gözü atıp tutmaya devam ederek cevap verdi :
-Hiç, burada canım sıkıldı da ön taraflarda yer var mı diye bakıyordum!...
EVDEKİ PAZAR
Kulakları duymayan bir adam hastanede yatan bir arkadaşını ziyarete gitmek istemiş.Düşünmüş ben ne sorarım, o ne cevap verir, diye.Klasik cevaplara göre konuşmayı tasarlamış, cümlelerini zihninde hazırlamış."Nasılsınız" derim, o da "İyiyim" der.Bende,
"Oooh ne güzel" der, devam ederim.Hastaneye gidip arkadaşının başucuna varmış.
-Nasılsın, iyi misin?
-Ölüyorum.
-Oooh, ooh ne iyi.Ne ilaç veriyorlar?
-Zehir.
-O ilaç çok iyidir.Doktorun kim?
-Azrail.
-Ondan iyi doktor yoktur.
EVLENİRKEN NEREDEYDİN?
Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir ses :
-Binme, bu uçak düşecek! Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş,binmemiş. İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış :
-Uçak düştü kurtulan olmadı! Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında :
-Binme bu trene, raydan çıkacak! Dönmüş, bakmış yine kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve, sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş :
-Tren Eskişehir'de raydan çıktı şu kadar ölü, şu kadar yaralı...
Allahına şükretmiş, koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses :
-Bu otobüse binme, freni patlayacak!
Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış :
-Sen kimsin yahu?
-Ben senin iyilik meleğinim!
Adam iyice kızmış :
-Ulan evlenirken neredeydin!
TUH Allah CEZANI VERSİN
Adam işten eve gelir tam yatacak boşluktan bir ses :
-İşinden ayrıl, evini arabanı sat ve Lasvegasa git.
Adam umursamaz tabi.Fakat bir ay boyunca hep aynı hikaye adam eve gelir tam yatacak :
-İsinden ayrıl evini arabani sat Lasvegasa git.
Adam sonunda bunda birşey var deyip ertesi gun işinden ayrılır en kısa yoldan evi ve arabayı satıp Lasvegasa gider bir otele yerleşir.
Gece olur gene o ses :
-Paraları al ve kumar salonuna in!
Adam apar topar giyinir salona iner aynı ses :
-Rulet masasına git!
Adam gider, bir yandan da sesi beklemektedir ses gelir :
-Tüm parayı kırmızı 17 ye yatır.
Adam heyecanla yatırır tüm parayı rulet döner döner durur, bilye dönmeye devam eder ve 21 de durur ve ses devam eder :
-Tüh Allah cezanı versin!...
UÇUŞ
Adamın biri varmış bu adam hep uçaktan paraşütle atlarmış bir gün rüyasında anneannesini görmüş anneannesi buna :
-Oğlum yarın paraşütle atlama paraşütün açılmayacak, demiş.
Ertesi gün tekrar atlamaya gitmiş. Herkes atlamış sıra ona gelmiş atlamamış.
Komutan :
-Niye atlamıyorsun, demiş. O da rüyasını anlatmış komutanıyla paraşütleri değişmişler o atlamış yavaş yavaş iniyormuş.Komutan atlamış paraşütü açılmamış adamın yanından hızla geçmiş.Adam :
-Komutanım nereye, demiş komutanda :
-Anneannenin yanına, demiş.
YAKTIN BENİ
Adamın birisi kendine çok güçlü bir büyü yaptırmak istemiş.Tutmuş ülkenin en ünlü büyücüsüne gidip durumunu anlatmış.Ünlü büyücü büyüyü yaptıktan sonra adama demiş ki :
-Şimdi bu büyüyü al ay ışığında havaya doğru salla, yalnız sallarken aklına sakın dişi tilkinin kuyruğunu getirme.
Adam :
-Yaktın beni büyücü, demiş. -Şimdi artık aklımdan hiç çıkmaz ki dişi tilki kuyruğu.
İNTİHAR
Adamin biri işinden kovulunca çareyi intihar etmekte bulur. Tam intihar ederken arkadaşı görür ve koşarak yanına gider.
-Yahu o ipi ağaca asmış ne yapıyorsun öyle...
Adam :
-Hiiiç.. İntihar ediyorum.
Arkadaşı :
-Hiç beline ipi sarıp da intihar eden gördün mü sen. İntihar ediyorsan ipi boğazına sar.
-İlk önce öyle yaptim ama nefes alamadimki...
KARŞIDA KİMSE OTURMUYORDU
Seyahatten dönen adam arkadaşına yakınıyordu :
-Birader perişan oldum, felaket bir tren yolculuğu geçirdim.
Arkadaşı merakla...
-Hayrola ne oldu?
-Trende yerim tersti başım döndü, midem bulandı, yahu.
-Aman be kardeşim, insan karşısındakine rica edip yer değiştirir...
-Benim de aklıma geldi gelmesine ama karşımda kimse oturmuyordu ki!...
KÖPEĞİN ÇANAĞI
Adamın biri yabancı bir şehirde, bir evin kapısını çalarak şu ricada bulunur :
-Pek susadım, buralarda su bulamadım, lütfen bana bir bardak su verir misiniz?
Kapıyı açan çocuk, adamın yüzüne bakarak, kısa bir tereddütten sonra :
-İstersen ayran getireyim, der.
Adam bu teklifi teşekkürle kabul ettikten az sonra, çocuk bir çanak ayran getirir. Adam ayranı içtikten sonra çocuk :
-İstersen daha getireyim, der.
-Zahmet olur yavrum.
-Hayır, zaten bu ayranın içine fare düştüğü için nasıl olsa dökecektik!
Bunun üzerine, adam iğrenerek, elindeki ayran çanağını hiddetle yere atıp parçalayınca, çocuk feryadı koparır :
-Anne, kapıdaki adam köpeğin çanağını kırdı!
ASKER BOŞU BOŞUNA
İki komutan aralarında konuşmaktadırlar, senin emir erin mi akıllı benim emirerim mi akıllı. Sonunda test etmeye karar verirler.
1. Komutan :
-Oğlum Memet gel buraya.
Mehmet :
-Emret Komutanım.
1. Komutan :
-Oğlum al şu 100.000 TL. yi pazardan 3 kilo elma, 4 kilo portakal, 2 kilo domates, 4 ekmek al ve eve yengene teslim et, paranın üstünüde bana getir.
Mehmet :
-Emredersin Komutanım, der ve çıkar.
2. Komutan :
-Oğlum Hasan gel buraya.
Hasan :
-Emret Komutanım.
2. Komutan :
-Oğlum git bak bakayım ben askeri gazinodamıyım değilmiyim, orada isem kumar oynuyormuyum oynamıyormuyum, oynuyorsan kardamıyım zarardamıyım öğren de gel evladım.
Hasan :
-Emredersin Komutanım, der ve o da dışarı çıkar bakar Mehmet dışarda sinirli sinirli volta atmaktadır.
Hasan :
-Hayrola Mehmet?
Mehmet :
-Bizim komutan bana 100.000 TL verdi, pazardan 3 kilo elma, 4 kilo portakal, 2 kilo domates, 4 ekmek al ve eve yengene teslim et, paranın üstünü de bana getir, dedi. Yahu bu adam taş devrindemi yaşıyor yahu bu devirde 100.000 lirayı dilenciye versen sana küfür ediyor yahu.
Hasan :
-Yahu o da birşeymi ya bizim komutana ne demeli, bak bana ne emir verdi "Oğlum git bak bakayım ben askeri gazinodamıyım değilmiyim, orada isem kumar oynuyormuyum oynamıyormuyum, oynuyorsan kardamıyım zarardamıyım öğrende gel" yahu bu adamın her tarafı komutan olsa ne olur, sen artık komutansın yahu insan biraz düşünür, o kadar yıl okumuşsun insan biraz kafasıı kullanır bana neden böyle bir emir veriyorsun, elinin altında telefon var aç gazinoya sor beni neden boşu boşuna oraya kadar yoruyorsun değilmi ya...
FENER
Bir savaş gemisi karanlık ve sisli bir gecede yol alıyormuş, derken kaptan köşkündeki komutan tam karşıda ve uzakta üzerlerine doğru gelen bir ışık farketmiş. Hemen karşı tarafa sinyal göndererek şu mesajı geçmiş :
-Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz.
Karşından anında cevap gelmiş :
-Sen rotanı 30 derece batıya çevir!
Komutan şaşırmış, biraz da sinirlenmiş, mesaji tekrarlamış :
-Rotanı derhal 30 derece doğuya çevir, emrediyorum!
Karşıdan cevap :
-Asıl sen rotanı 30 derece batıya çevireceksin!
Komutan öfkeden küplere binmiş, bir mesaj daha yollamış.
-Ben 30 yıllık kaptanım, sana son kez emrediyorum, rotanı 30 derece batıya çevir!
Cevap :
-Sen 30 yılık kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotanı 30 derece doğuya çevir. Komutan, o kadar sinirlenmiş ki, hemen mürettebata bütün topları ateşe hazır hale getirmelerini emretmiş ve son kez bir mesaj göndermiş :
-Burası bir savaş gemisi, derhal rotanı 30 derece batıya çevirmezsen ateşe başlayacağız. Karşıdan cevap gelmiş :
-Burası da bir deniz feneri.. Sen rotanı bir an önce 30 derece doğuya çevirmezsen birazdan kayalara carpacaksın.
GENERAL MOTORS
İki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu :
-Neden selem verdin?
-Görmedin mi?Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu.
GUŞ
Yüzbaşı evin papağanına belli başlı kelimeleri ezberletmişti.Mehmet gel, Mehmet git, şunu yap, bunu yapma v.s...
Evde kimsenin bulunmadığı bir sırada.Evin yeni emir eri ortalığı silip süpürmekle meşgul görünüyordu.İçeriden MEHMED diyen sesi duyunca fırladı koştu :
-Buyur, dedi ama arkası gelmedi.
Tekrar işine daldı.Bir zaman sonra tekrar çağrıldı.Şaşırmıştı.Odada bu emri beklemeye karar verdi.Papağana gözü takıldığı anda da papağan :
-Mehmed diye çağırmasın mı!Derhal hazır ol vaziyetine geçerek :
-Buyur komutanım, dedi.Kusura bakma seni guş sandımdı.
HIÇKIRIK
Savaşın en kızgın anıydı.Cephede bombalar patlıyor, mermiler vızır vızır uçuyordu.Bu arada bir askeri hıçkırık tuttu.Yanındaki askere döndü hıçkırık tutan :
-Heey, beni korkutsana biraz!...Korkut da hıçkırığım geçsin...
İÇKİ ÖLDÜRÜR
Albay askerlerin içki içmelerine engel olmak için kantinin duvarına bir yazı asmıştır.Yazıda :
-İçki öldürür, diye yazıyordur.
Ertesi gün oradan geçen albay ne görsün?Biri yazının altına şunları ilave etmemiş mi :
-Askerler ölmez!
İNSAN KILÇIĞI
Yeni erler eğitim görüyordu.Ders veren üsteğmen, karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu.
Er :
-İnsan kılçığıdır komutanım, dedi.
KÜSTAHLIK
Yıllar önce İngiltere'de erler şemsiye kullanmazmış.Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş.
O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen eri görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş.Eri çağırarak :
-Bu ne küstahlık, demiş.Ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça etmiş.
-Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma!
Neye uğradığını anlamayan er :
-Başüstüne, diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş :
-Teğmenim, beni az önce evine yollayan general şemsiyesini istediğinde kim kırdı diyeyim?
NERESİNDEN
Kore'de Türk Tugayından iki Anadolu'lu asker biraz gezmek için firar ederler.Şehirde bir aşağı bir yukarı dolaşırken inzibat subayı bunları yakalar ve sorar :
-Hani sizin izin kağıtlarınız?...
Erler subayı atlatırız umuduyla :
-Biz Amerikalıyız...diye cevap verirler.Subay durumu anlar, ama hiç bozuntuya vermez :
-Amerika'nın neresindensiniz? diye sorunca :
-İçindenik kumandanım!...diye yanıt verirler.
AMELİYAT YERİ
İki sevgili bir ağacın gölgesinde otururlar.Delikanlının tatlı sözleri arasında bir ara kız sevgilisinin kulağına fısıldar :
-Sevgilim sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim.
Delikanlının gözleri parlar.
-Göster canım göster.
Kız eliyle uzak bir yeri göstererek :
-Bak şu ilerde görünen sarı bina var ya, onun üçüncü katı....
BENİ YETERİNCE SEVSEYDİNİZ
Genç bir delikanlı saatlerdir genç kızın peşinden geliyordu.Genç kız dayanamayıp arkasını döndü:
- Neden saatlerdir beni takip ediyorsunuz? diye sordu.
Genç erkek :
-Sizi seviyorum hem de canımdan çok seviyorum!
Genç kız :
-Bak benim arkamdan ablam geliyor, o benden daha güzel benden iş çıkmaz sen ona git..
Delikanlı arkasını dönüp bakınca çok çirkin bir kızın geldiğini görüp sinirlenmiş ve genç kıza dönmüş :
-Neden bana yalan söylediniz?
-Asıl siz bana neden yalan söylediniz? Eğer beni yeterince seviyor olsaydınız dönüp arkanıza bakmazdınız çünkü gözünüz benden başkasını görmezdi!!
GELİN ADAYI
Çöpçatan, damat ve gelin adayını karşılaştırır.Gelin zengin olduğundan damat adayı ufak tefek kusurların bağışlanması için önceden uyarılmıştır.
Gelin adayı odaya topallayarak girer. Damat adayı çöpçatana bakar :
-Topal bu, der.
Çöpçatan başıyla onaylar. Damat gelinin saçlarını okşamaya kalkar.Peruk elinde kalır.Çöpçatana bakışlarıyla :
-Kel bu, der.
Çöpçatan başıyla onaylar. Damat adayı odadaki gümüş takımlara antikalara bakar.Onların da sahte olmasından şüphelenir.Çöpçatanın kulağına fısıldamak ister. Çöpçatan :
-Rahat konuşabilirsin, duymaz kulağı sağırdır, der.
İKİMİZE DE YETER
Evlenme teklif ettiği kızdan red cevabı alır :
-Ama ben sizi sevmiyorum ki!
Delikanlı istifini bozmadan cevaplar :
-Olsun, benim aşkım ikimize de yeter!
İLK AŞK
Evliliklerinin üstünden henüz bir ay geçmiştir.Mutlu koca genç ve güzel karısına sarılır :
-İlk aşk ne kadar tatlı, ne heyecanlı değil mi?
Genç karısı yanıtlar :
-Evet... ama seni tanıdığıma da memnunum...
TREN BEKLİYORUM
Yeni evli bir çift tren hatlarına yakın bir yerde ev almışlar. Evin beyi her sabah işe gittikten sonra trenler geçmeye baslarmış ve yatak odasında bulunan elbise dolabının kapıları gıcırdarmış.Buna sinirlenen evin hanımı bir sabah eşi gittikten sonra çağırmış marangozu. Adam bakmış :
-Anlamadım bir sorun yok, demiş.
Evin hanımı :
-Ama tren geçerken gıcırdıyor, beni sinir ediyor, demiş.
Marangoz bizimkine :
-İyi, demiş, sen işlerine bak ben dolabın içine girerim. Tren geçsin bir bakayim nerede arıza var. Kadın :
-Tamam, demiş evin işlerine koyulmuş. Evin reisinin geri geleceği tutmuş bakmış bir çift erkek ayakkabısı kapıda. Dalmış eve aramış taramış yatağın altına bakmış kimse yok. Bizimki açmış elbise dolabını, adamın biri sinmiş bekliyor.
-Ne işin var lan senin burada, demiş bizimki. Adam da ürkek bir sesle cevap vermiş :
-Şimdi tren bekliyorum diycem, ama inanmazsin ki!!!
BİR SİZDEN
İki Laz sinek avına çıkmışlar.Dolaşıp ararlarken, birinin alnına bir sinek gelip konmuş.Laz usulca arkadaşına alnındaki sineği göstermiş.Arkasından da Laz hemen namluyu doğrultup ateş etmiş; sineği de, arkadaşını da vurmuş :
-Bir suzden, bir buzden citti, diye söylenmiş.
BOĞA
İki avcı arkadaş yaban ördeği avına çıkmışlardı.Ördeklerin yanına rahatça ürkütmeden varabilmek için bir İnek postuna bürünmeye karar verdiler.
İki arkadaştan sadece İneğin ayakları tarafında yürüyenin tüfeği vardı.Etrafı gözleyerek yavaş yavaş ilerliyorlardı. Bir ara arkadaki heyecanla seslendi :
-Çabuk tüfeği bana ver, çabuk!
Öbürü şaşkınlıkla sordu :
-Ne o, sürü arkada mı yoksa?
Beriki sabırsızlıkla :
-Ne sürüsü yahu! dedi. Arkadan bir boğa dörtnala üstümüze geliyor.
HAVA
Boks maçı hayli heyecanlı geçiyordu.İki boksör ringde kıyısıya dövüşüyorlardı.Ama birinin durumu pek kötüydü. Gözkapakları kapanmış, yüzü gözü kan içinde kalmıştı, yumrukları havayı dövüyor, bir teki bile rakibine değmiyordu. Raund arasında menejerine sordu :
-Maçı alma şansım va mı?
Menejeri bir yandan terini kurularken :
-Elbette var, diye cevap verdi.Sen havayı dövmeye devam et. Böylelikle herifi zatüreden öldürbilirsin...
BİR GÜN FAZLA TUTMUŞ
Adama sormuşlar :
-Kaç gün oruç tuttun?
-Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim!
Aynı soruyu, orada bulunan Bektaşiye sorunca, hiç istifini bozmadan yanıt vermiş :
-Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş!
İYİ RÜYALAR
Mevlevi, Bektaşi ve Softa yemekten sonra ikram edilen bir tepsi baklava için rüyaya yatarlar.En hayırlı düşü gören baklavayı alacak. Öneri kabul edilir. Yatar, uyurlar. Sabah olunca Sofu :
-Ne düş gördünüz anlatın bakalım?, der.
Mevlevi sikkesini başına geçirerek :
-Hayırdır inşAllah göklere çıktım, der.
Hoca da :
-Ben ise düşümde cennete gittim, der.
Bektaşi :
-Erenler, ben de gece birinizin göklere uçtuğunu, diğerinizin de cennette gezdiğini görünce, artık bunlar fani dünyaya dönmezler diyerek kalkıp baklavayı temizledim!, der.
İŞ İNADA BİNDİ
Ömründe hiç teravih namazı kılmamış olan bir yörük, bir gün, caminin önünden geçerken, adamın birisi :
-Namaz vakti nereye gidiyorsun? demiş.Sen müslüman değil misin?
Yörük ne desin? "Bari şu namazı kılıvereyim de öyle gideyim" diyerek camiye girmiş.
Gelgelelim, aklı dışarıda, hayvanlarında.Üç beş rekat namaz kılmış, bakmış, biteceği yok. Dışarı çıkıp oğluna seslenmiş :
-Oğlum, hayvanlara mukayyet ol.İmamla iş inada bindi.
İT KIRKIYORUM
Batı'nın "sinek avlamak" deyimi yerine, Doğuda "it kırkmak" deyimi kullanılır.
Berberin biri bir müşterisini traş ederken, yoldan geçen biri hal hatır sormuş :
-İşler nasıl?
Son zamanlarda işleri kesat olan berber cevap vermiş :
-Görüyorsun işte; it kırkıyorum.
KAZANAN KİM
Ağa ile ırgatı köyden kasabaya giderken...Bir ara ağanın aklına birmuziplik geldi :
-Bak, dedi, şu yol kenarında ineklerin bıraktığı tezekleri yersen...Bu arabamı da, atları da, koşumları da sana veririm.Senin olsun.
Irgat gıcır gıcır arabayı, atları, koşumları görünce, düşünmedi bile...Tezeğin hepsini yiyip bitirdi.
Kasabaya gittiler, alışveriş yaptılar, dönerken...Ağa birden düşünceye daldı."Muziplik derken, araba da, at da, koşumlar da gitti"diye :
-Bana bak, dedi, arabayı, atları, koşumları geri istiyorum.Kaça verirsin?
-Para filan istemem.Aldığım fiyata veririm,ağa...
-Yani?
-Yanisi şu ; Bak karşı kenarda duran tezekleri gördün mü?Sen de onları ye!Al arabayı, atları koşumları!...
Baktı başka çare yok, ağa da eğildi, zorlana zorlana yedi tezekleri...
Tam köye yaklaştıkları sırada ırgat gülmeye başladı kendi kendine...
-Ne gülüyorsun, diye sordu ağa, bir şey mi var?
-Nasıl gülmem, ağam?Biz yola çıkarken bu araba da, bu atlar da, bu koşum da senindi.Şimdi yine senin...Peki, öyleyse biz o tezekleri niye yedik?
KİM ŞİŞTİ
Küçük bir otomobilde giderken, yol kenarında işaret eden bir köylü gördü.Bu sıcakta onu arabaya almanın vicdan borcu olduğuna inanıp durdu.Ama köylü çekingenlik gösterdi :
-Sağolun...Şey...İneğim de var da... Birlikte gelmemiz gerek...
-Aaa o olmadı işte...ineği ne yapacağız?
-Bağlarız arkaya...
-Olur mu hiç?Ben gazladım mı, bağ kopar, inek geride kalır, gideriz biz.
-Yok yok, merak etmeyin! yetişir bize...
Köylü öyle ısrar ettiki sonunda ineği bağladılar otomobilin arkasına...Ve hareket ettiler.Kilometre saati giderek yükseliyordu: 10...20...30...40...inek oralı değildi.Arabanın hızına uyarak koşuyordu...Araba hızlanıyordu: 50...60...80...90...inek yine koşuyordu aynı tempoda...Arabayı kullanan bayağı sinirlenmişti...Birden gazladı : 100...120...Derken 150 kilometreye çıktığında...Köylüye döndü :
-Bak seninki şişti. Dili dışarı çıktı.
-Ne şişmesi! Şişmekten değil dilini dışarı çıkarması...Sen yavaş gidiyorsun da sollamak istiyor bizi.Diliyle işaret verip yol istiyor.
SAKIN YEME
Diyarbakır tren garından İstanbul'a gelmek için yola çıkmıştı Haso ile Reşo.Trende birlikte yolculuk yaptıkları bir yolcuyu muz yerken gördüklerinde, muzun ne menem bir şey olduğunu merak ettiler.Trenin durduğu ilk istasyonda birer muz satın aldılar. Tedbir olsun diye Reşo :
-Haso, sen yemeyesen ben yiyacağım bana birşey olursa sen yardımcı olacaksın, der.Reşo muzu ısırır ısırmaz tren tünele girer. Reşo bağırır :
-Ula Haso sakın yemeyesen, ben yemişem, kör olmuşam!
AĞAÇLARADAN GÖREMİYORUM
Temelle Dursun ormanda yürüyorlar.Bir ara Temel Dursuna sesleniyor :
-Dursun ormanın güzelliğine bak.
Dursun:
-Ağaçlardan göremiyorumki.
ANLAMLI ANLAMLI
Karadenizlinin biri hemşerisine anlatıyor :
-Dün belediye otobüsüne bindim; yan koltuktaki adam bilet almamışım gibi bana anlamlı anlamlı baktı.
-Sen ne yaptın?
-Bende bilet almışım gibi anlamlı anlamlı ona baktım.
ARABAM DIŞARIDA
Temel kırtasiye'ye girmiş, tezgahtara :
-Pana pir roman lazum, demiş.
Kırtasiye tezgahtarı sormuş :
-Efendim agır mı olsun hafif mi?
Temel :
-Farketmez, nasul olsa arabam dısarudadur.
ARİTMETİK
Aritmetik öğretmeni Temel öğrencilerinden şikayet ediyormuş :
-Derste peş kere peş kaç ediy, diye sorayrum, kırk cevap alayrum.Halbuki peş kere peş yirmi peş, pilemedun otuz
ASLAN
Temel hayvanat bahçesinde gezerken açık bulduğu bir kafesten içeri dalmış.
-Hoop, dur ne yapıyorsun, orası aslan kafesi, diye bağırışmışlar.Temel geri dönmüş,
-Sankim aslanınızı yedük, demiş.
ASMAK
Dursun evinden çıktığında birde bakar ki komşusu Temel kendini belinden ağaca asmış halde duruyor.Hemen gidip ipi ağaçtan çözer.Komşusunu ağaçtan indirdikten sonra merakla sorar :
-Ha sen ne yapayudun öyle?
-Hiç kendimi asaydum...
-Ha uşağum, penum pildiğum insan poynundan asılayi.
Temel üzgün ve çaresiz bir halde komşusu Dursun'a baktıktan sonra cevap verir :
-Ben de öyle yapmişudum.Ama ipu poynima pağladığum zaman bi türlü nefes alamayrum.
AT YARIŞI
At yarışına merak saran Temel bir gün hipordroma gider. Yalnız önünde delicesine bir o yana bir bu yana koşan atlara akıl erdiremez ve dayanamayarak yanındakine sorar.
-Hah hemşerim bu atlar ne deli gibi koşup duruyor.
Adam da :
-1. olana ikramiye var da ondan, der.
Temel de cevap vererek :
-Hah 1. olana para varda ötekiler niye koşup duruyor.
ATALARIMIZ TELSİZ TELEFON KULLANMIŞLAR!!!
Temel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir.Amerikalılar anlatmaya başlar :
-Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk.Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlardır.
Sıra Türkiyeye gelir ve Temel başlar anlatmaya:
-Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağı indik ama birşey bulamadık.Öyleyse atalarımız telsiz telefonkullanmışlardır.
ÜÇÜNCÜ BOĞAZ
Üçüncü Boğaz Köprüsü'nü Japon, Amerikan ve Türklerden oluşan bir konsorsiyum almış. Tam açılışın yapılacağı sırada kurdele kesilirken köprü büyük bir gürültüyle yıkılmış. Japon: 'Gitti bütün emeklerim, mahvoldu kumlarım' diyerek harakiri yapmış.
Amerikalı: 'Gitti çeliklerim, tonlarca çelik yıkıldı' diyerek tabancasını çekip intihar etmiş.
Tüm bunları izleyen Türk müteahhit de derin bir 'Oh!' çekerek yanındakilere dönmüş: 'İyi ki çimento koymamışım, yoksa bunlar gibi mahvolurdum'...
HAMİLE KADIN
Küçük bir çocuk, hamile bir kadının karnına dokunarak:
-Ne var sizin karnınızda teyze,
Kadın:
-Çocuğum var evladım, diye cevap verir.
-Sizin çocuğunuz mu?
-Evet
-Onu seviyor musunuz?
-Evet
-Çok mu seviyorsunuz?
-Evet evladım.
-Öyleyse neden yediniz?
Sherlock Holmes
Sherlock Holmes ile Dr. Watson kampa giderler. Güzel bir yemek yedikten sonra uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra Holmes uyanır ve arkadaşını dürdükler.
"Watson, yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle".
Watson cevap verir: "Milyonlarca yıldız görüyorum"
Holmes sorar:
"Bu sana neyi gösteriyor?"
Watson bir an düşünür ve yanıtlar:
" Astronomik olarak milyonlarca galaksinin ve dolayısıyla milyarlarca gezegenin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3'ü çeyrek geçtiğini çıkarıyorum. Teolojik olarak Tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Meteorolojik acıdan da bugün havanın çok güzel olacağını tahmin ediyorum. Neden sordun? Sana ne gösteriyor?"
Holmes arkadaşını sabırla dinlemiştir ama artık dayanamaz:
"Ulan hıyar, çadırımızı araklamışlar!"
Zenci Beyaz Olursa
Amerika'da bir fuar açılmıştı. Fuarda zencileri beyaza dönüştüren bir makine tanıtılıyordu. Denemek 10 dolardı. iki zenci fuarı gezerken bu makineyi gördüler ve denemeye karar verdiler. Birinin 11 doları diğerinin ise 9 doları vardı. 9 doları olan arkadaşına dönüp
-Sen 1 dolarını bana ver. Gidip birlikte beyaz olalım. dedi.
Arkadaşı ise :
-Dur! Önce ben gireyim, deneyeyim. Eğer memnun kalırsam sana 1 dolarımı veririm. Sen de beyaz olursun. dedi.
Anlaştılar. Zenci gidip makineye girdi ve bir süre sonra beyaz olarak çıktı. Dışarıda kalan zenci duruma çok sevinmiş olarak arkadaşının yanına gidip :
-Hadi dedi. 1 doları ver ben de beyaz olayım.
Cevap şuydu :
-Hadi oradan pis zenci!
Borcunu Ödeyecek
Yargıç temele sormuş :
-Davacıya borcunu bir türlü ödemiyorsun, neden?
Temel boynunu büker.
-Verecegum vermesine de bana üç ay mühlet ver diyorum vermiyor üç yıldır beni oyalıyor.
BAKAN
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti.
Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.Nihayet :
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti :
-Pazar günü saat 10'da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.
Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar orada.Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı.Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu :
-Bakan yüzme bilmiyor!
ÇORAP
Ayakları çok fena kokardı.Bir gün bir arkadaşına birlikte tiyatroya gitmelerini teklif etti.
-Hay hay, dedi arkadaşı.Ama eve git, ayaklarını yıka ve temiz bir çorap giy. Söz mü?
Tiyatroya gittiler.Yerlerine oturdular.
Aradan beş on dakika geçmeden etrafındakiler mendillerini burunlarına götürmeye başladı.
-Hani söz vermiştin, dedi arkadaşı.
-VAllahi değiştirdim, dedi.İnanmazsın diye kirlileri de cebime koydum.bak!...
FİL SÜTÜ
İki arkadaş teneffüste konuşuyorlardı :
-Bugün bir bebek gördüm, fil sütü içerek bir haftada on yedi kilo almış.
-Allah Allah, çok tuhaf. Kimin bebeğiymiş bu?
-Filin!...
HEPSİ BİRDEN
Oymakbeyi, izci adaylarını karşısına toplamış, onlara izciliğin ilkelerini anlatmaya çalışıyordu :
-Bakın çocuklar, dedi. Bir izci, her gün, hiç olmazsa bir kez birine yardımcı olmalıdır. Hastalara...Yaşlılara...Muhtaçlara...Her sabah okula geldiğiniz zaman size birgün önce nasıl bir iyilik yaptığınızı soracağım.Tamam mı?
Ertesi sabah Oymakbeyi çocukları toplayıp sordu :
-Söyleyin bakalım...Dün ne gibi bir iyilik yaptınız?
Bütün çocuklar, hep bir ağızdan :
-Yaşlı bir kadının karşıdan karşıya geçmesine yardım ettik efendim.
Adamcağız şaşırdı :
-Hepiniz mi?
-Evet efendim, hepimiz birden.
-Neden?
Çocuklardan biri cevap verdi :
-Kadın karşıdan karşıya geçmek istemiyordu, ondan efendim!
ELTİM GİLE GİDİYOM
Yeni ilçe olan bir köye trafik ışıkları yeni konmuş, ışıkların altında bir polis bekliyor ve halkın ışıklara uymasını sağlamaya yani bir çeşit trafik eğitimi vermeye çalışıyormuş.
O sırada, bakmış ki; bir kadın, elinde tuttuğu çocuğuyla, kırmızı yanarken karşıya geçiyor.Hemen seslenmiş :
-Hanım, hanım! Nereye?
Kadın dönüp :
-Vıy! demiş. Sana ne? Eltimgile gidiyom.
DAHA ÇOK İSTİYOR
Çocuk, okuldan bir gözü şiş olarak dönünce, annesi telaşlandı :
-Oğlum ne oldu gözüne? Düştün mü yoksa?
-Hayır düşmedim.Arkadaşım Orhan'la dövüştük.Ben de yarın onun gözünü şişireceğim!
Annesi yatıştırmaya çalıştı :
-Sakın ha! Dövüşmek iyi birşey değil. Ben sana yarın pasta çörek vereyim. Arkadaşına da ver, barışın. Güzel güzel oynayın olmaz mı?
-Olur anneciğim, barışırız.
Ertesi gün, çocuk öteki gözü de şişmiş olarak döndü.Annesi merakla sordu :
-Yine ne oldu?
-Arkadaşım yaptı, daha çok pasta, çörek istiyor!
ÖNEMLİ NEDEN
-Hayrola nereden?
-Be be ben mi?Rad rad radyodan geliyorum...
-Ne vardı radyoda?
-Spi spi spi spiker sı sı sı sınavı vardı da...
-Eeee, ne oldu?
-Bı bı bı bırak yahu?Kı kı kıravat tak tak takmadık diye almadılar
RESİM
Leyla, ağacın altına oturmuş resim yapıyordu.Babası kızın elindeki bomboş kagığıdı görünce sordu :
-Leyla, ne resmi yapıyorsun bakayım?
-Çimenlikte bir keçi resmi.
-Çimenler nerede?
-Keçi hepsini yedi.
-Ya keçi?...
-Yiyecek birşey kalmayınca o da gitti.
GERÇEKTEN ÖLÜYMÜŞ
Otelciyi çağırdı :
-Odalarım temizdir, dediniz.Pire filan yoktur, dediniz.Bakın şuna!
Otelci eğilip baktı :
-Evet, o pire ama...Ölü...Ölü...
Müşteri boynunu büktü, otelci de gitti.
Ertesi sabah otelci :
-Nasıl, dedi, rahat uyudunuz mu?
-Valla uyuyabilseydim, belki rahat ederdim ama...Sizin o ölü pire yok mu?
-N'olmuş ölü pireye?
-Yoo...Siz haklıymışsınız...Gerçekten ölüymüş o pire...Fakat cenaze töreni o kadar kalabalık oldu ki... Eşi, dostu ahbabı, akrabası, bütün pireler hazırdı törende...
ODACILAR
İki müdür odacilarindan sikayet ediyormus. Ikiside kendi odacisinin daha aptal oldugunu iddia ediyormus. Birbirlerine kabul ettirmeye bahse girmisler. Bir tanesi zile basarak odacisini çagirmis ve demis ki: -Al su 50 bin lirayi, git bana en son model arabalardan birini al getir. -Basüstüne, diyerek çikmis odaci kapidan.Ardından diger müdür kendi odacisini çagirmis: -Git simdi bizim eve bak bakalim ben evde miyim?-Emredersiniz efendim , demis ikinci odaci. Tam kapida iki odaci karsilasmislar, onlarda müdürlerini çekistirmeye baslamislar. Biri demis ki: -Ya su bizim müdür de çok salak, bana 50 bin lira verdi, git son model bir araba al gel dedi. Bugün pazar hiçbiryer açik degil ki! -O da bisi mi, asil benimki benden evine gidip kendisinin evde olup olmadigini ögrenmemi istedi. Aptal adam, elinin altinda telefon var açip sorsana!
DİLENCİ
Adam, kösebasindaki dilenciye para verirken gönlünü de almak istedi:
-Ayagin topal ama sükret,ya kör olsaydin?
-Körlügü de denedim be abi ,is yok! Yüzlük diye ellilikleri yutturuyolar...
EN İYİ VALİ
Adamın biri Erzurum'a vali tayin edilmiş.Gitmiş, görevi devralmış.
Halkı ve çevreyi tanımak için çıktığı gezilerin birinde köy halkına sormuş :
-Şimdiye kadar Erzurum'a tayin edilmiş valiler içinde size en çok hizmet eden hangisiydi?
Köylünün biri cevap vermiş :
-Sizden iki önceki valiydi ; Mehmet Paşa.
-Yaaaa, öyle mi, peki size ne gibi hizmetler yaptı?
-Daha Erzurum'a gelirken, yolda, Bayburt'ta öldü!
MAKİNİST
Temel'in kol saati durmus.Içini açmis ve içinden ölü bir karinca çikmis.
Temel:
-Uyy...Zaten pen tahmin etmistum makinistun öltügünü...
ÇARESİZLUK
Hakim Temel'e sorar :
-Niye adamin basina sandalyeyle vurdun?
Boynu bükük Temel :
-Ne yapayum ,çaresizluk efendum.Masayi kaltiramatum ki...
MERAK
Çok kalabalik bir belediye otobusunde yolculuk eden Temel'in ayagina iri yari bir adam basar....
Nasiri aciyan Temel, adamin yanina yaklasir ve sorar:
- Ula usak, sen nerelisun?
Adam, Temel'e bakar, nereli oldugunu söyler ve sonra da sorar :
- Niye sordun?
- Hic der Temel, bu cins ayular hangi memlekette yetisur diye merak ettum da.....
DEVEKUŞU
Temel avustralyaya devekusu avlamaya seyahata cikiyor.Orada malzemelerini hazirlayip maceraya atiliyor.
Bir viraji donunce bakiyor 10,15 tane devekusu.
Hemen arabayi durduruyor silahini dogrultuyor.
Devekuslari silahi gorunce urkerek kafalarini kuma gomuyorlar. Yani kendi akillarinca saklaniyorlar.
Temel etrafa bakiyor, ve kendi kendine sinirli sinirli soruyor:
-ulan nereye gitti bu hayvanlar?...
SORU-CEVAP
Karadenizlilere nicin persembe gunu fikra anlatilmaz?
cevap:cuma namazinda gulmesinler diye..
TEMEL NET
Temel is için basvurmus.
- Önce bilgi testinden geçmen gerek, demisler ve sormuslar,
- Internet ne demektir?
- Ise ciremedum temektur.
TEMEL İSTİKAMET
Temel trene binmis, Kontrol gelmis, biletinin Istanbul'a oldugunu, trenin Ankara'ya gittigini söylemis.
Temel kendinden emin,
- Peçi maçinist yanlis istikamete cittigini piliy mi, demis.
TEMEL MAZERET
Temel askerligini yapiyormus. Bölükte kirk ere izin vermisler.
Geç kalirlarsa çadir hapsi var, ancak iyi bir mazeretleri olursa
affedilecekler. Kirk kisiden otuz dokuzu da geç kalmis, hep ayni mazeret:
- Atla istasyona celeydum. At çatladi, tren kaçti, geç kaldum.
Derken kirkinci da tamamlanmis, Temel çikagelmis.
- Senin de mi atin çatladi, diye sormuslar.
- Hayir, demis. Yoldaki otuz tokuz at lesini geçemedum.
TEMEL İNGİLİZCE
Temel Ingiltere'ye gidecekmis. Lisan ögrenmesi gerek.
Dershaneye yazilmis. Ilk derste "come", yani "gel",demeyi ögretiyorlarmis.
Temel bu ise akil erdirememis. Ögretmene demis ki,
- Bu nasil istur, come yazaysun, kam okuysun, peçi, cel oldugunu nasil anlaysun?
TEMEL ARAP
Temel ayni otelde kaldigi zenci ile "Arap, arap!" diye dalga geçermis.
Bir aksam yatarken sabah beste kaldirilmasini istemis.
Zenci de gece usulca Temel'in odasina girip yüzünü siyaha boyamis.
Temel sabah kalkipta aynaya bakinca
- Tuh peni kaldiracaklarina, yanlislikla arabi kaldirmislar, demis.
TEMEL TAKLİT
Temel hergün okula giden ve çalisan oglunun defterinde tek bir yazi göremeyince nedenini sormus.
Oglan:
- Ögretmen tahtaya ne yazarsa aynen teftere geçireyrum O tahatayi silince pen te tefterimi sileyrum.
TEMEL FACİA
Kaptan Temel'in gemisi çok kötü bir firtinaya tutuluyor.
Batan gemideki tayfalar ölüyor. Bir Temel sag kaliyor:
- Pen de ölseydim, puyuk facia olacakti.
Dursun evinden çıktığında birde bakar ki komşusu Temel kendini belinden ağaca asmış halde duruyor.Hemen gidip ipi ağaçtan çözer.Komşusunu ağaçtan indirdikten sonra merakla sorar :
-Ha sen ne yapayudun öyle?
-Hiç kendimi asaydum...
-Ha uşağum, penum pildiğum insan poynundan asılayi.
Temel üzgün ve çaresiz bir halde komşusu Dursun'a baktıktan sonra cevap verir :
-Ben de öyle yapmişudum.Ama ipu poynima pağladığum zaman bi türlü nefes alamayrum.
ARABAM DIŞARDA
Temel kırtasiye'ye girmiş, tezgahtara :
-Pana pir roman lazum, demiş.
Kırtasiye tezgahtarı sormuş :
-Efendim agır mı olsun hafif mi?
Temel :
-Farketmez, nasul olsa arabam dısarudadur.
PATATES
FBI gizli ajan eksikliğini giderebilmek için ajan seçmeleri yapmaya karar vermiş. Ve hergün üçer kişi çağırıp aralarından birini ajan olarak himayelerine alıyorlarmış. Seçimlerin 3. günü Temel' de katılmış. Yanındada bir ingiliz ve bir amerikan varmış. Bunlardan ilk olarak kamuflaj olmalarını istemişler. İçinde sadece bir çuvalın bulundu boş bir odaya sokmuşlar ve burada gizlenmelerini söylemişler. İlk önce ingiliz girmiş. 5 dk. sonra odaya giren bir yetkili gitmiş içinde ingilizin saklandığı çuvala tekme atmaya başlamış. Hemen çuvalın içinden bir ses gelmiş: " Miyaw, miyaw." İngilize ilk testi başarıyla geçtiğini söyleyip amerikan' ı odaya koymuşlar. Amerikan' da aynı çuvala saklanmış. Biraz sonra yine odaya giren yetkili gitmiş ve çuvala bir tekme atmış. Çuvalın içinden: "Hav, hav." diye bir ses gelmiş. Amerikan' ıda tebrik edip Temel' i odaya koymuşlar. 5 dk. sonra odaya giren aynı görevli gitmiş çuvala bir tekme atmış. Ama Bir daha bir daha derken en sonunda çuvaldan cılız bir ses yükselmiş: " Patateeeeesss"
TEK ASKER
Manevra varmış.Temel elde tüfek yerde yatıyormuş.Komutan gelip sormuş :
-Düşman önden gelirse ne yaparsın Temel?
Temel cevaplamış.Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan.Temel bunları da cevaplamış.
Komutan en sonunda :
-Ya düşman tepeden gelirse? deyince.
Temel dayanamamış ve :
-Habu memleketin tek askeru ben miyum komitanum daa!
ADAMI GÖZÜMÜN ÖNÜNE GETİRİRİM
Arkadaşı Karadenizliye sormuş:
-Yalnızken kendi kendine konuşma huyun var mıdır?
-Ben kendi kendime konumam, demiş karadenizli.Adamı gözümün önüne getiririm, öyle konuşurum.
AĞAÇLARDAN GÖREMİYORUM
Temelle Dursun ormanda yürüyorlar.Bir ara Temel Dursuna sesleniyor :
-Dursun ormanın güzelliğine bak.
Dursun:
-Ağaçlardan göremiyorumki.
AYNI YERDE
Temel uzun zamandir görmedigi arkadasi Cemal'le Istanbul'da karsilasinca :
- Usak nasilsun pakayum?
-Iyiyum...
-Çocuklarin nasildur?
-Onlar da iyidur.
-Peki karin nasildur?
Temel böyle sorunca Cemal'in birden yüzü degisir...Temel arkadasinin karisinin geçen yil öldügünü hatirlayip hemen söyle der :
-Yani hala ayni mezarda mi yatiyii?
BULAŞIKÇI
Temel bir lokantanin önünden geçerken "Bulasikçi Araniyor" ilanini görmüs.
Hemen içeri girip patrona :
-Pen ha purada pulasikçiluk yapapilirum.
demis.Patron sormus:
-Kaç dil biliyorsun?
Temel hiç duraksamadan cevap vermis :
-On tört
Önce biraz sasiran patron sonra sinirlenmis ve :
-Sen benimle alay mi ediyorsun?
Temel :
-Valla önce sen paslattun...
BAS GAZA
Tir söförü Dursun ile muavin Temel kamyonlarina 6 metre yüksekliginde havaleli mal yüklemis gidiyorlarmis.
Birden bir tünel ve önünde bir uyari isareti :
"DIKKAT !! Azami Yükseklik 4 metre"
Muavin Temel, etrafa dikkatle bakmis. Sonra Dursun'a dönerek :
-Bas gaza usta ! Etrafta polis molis körinmeyu...
PEŞ KİŞİLUK
Cemal silahçi dükkanina girer ,
-Ha pi tapanca almak isteyrum.
Satici sorar :
-Nasil bir tabanca?
Cemal :
-Pes kisiluk...
DÖRDÜNCÜ MOTOR
Temel Reis , Idris reisle birlikte uçakla Istanbul'a gidiyormus.Bir sarsinti olmus.Herkeste bir telas...Pilot konusmus:
-Bir motorda ariza var.Ama meraklanmayin, üç motorla da gidebiliriz...
15 dakika sonra bir anons daha :
-Bir motor daha istop etti ama telaslanmayin, iki motorla gideriz...
10 dakika sonra pilot üçüncü motorun da bozuldugunu ama tek motorla da gidebileceklerini söylemis.
Temel Reis dayanamayip:
-Ula Idris Reis, ister misun simti törtünçü motor da pozulsun da hepten havata kalalum...
ARSLAN
Temel hayvanat bahçesinde gezerken açik buldugu bir kafesten içeri dalmis.
-Hoop ! Dur , ne yapiyorsun? Orasi aslan kafesi...
diye bagirmislar.Temel geri dönmüs ve kizarak :
-Sankim aslaninizu yedük...
SIKINTI
Temel Ingiltere'ye gidip gelmisti.Cemal sordu:
-Ula Temel ,sen incilizçe bilmeyidun.Çok sikinti çektin mu?
Temel :
-Hayir, asil sikintiyi inciluzler çektu...
SABIKA
Hakim Temel'e sorar :
-Sabikan var mi?
Temel :
-Hayir efendum, Allah'tan paska kimsem yoktur...
BENDE BU KAFA VARKEN
Delinin birisi hastaneden taburcu olacakmış ve son muayene için baş hekim gelir. Deliye sorar :
-Elin nerede?
Deli gösterir.
-Bacağın nerede?
Deli yine gösterir.
-Burnun nerde?
Deli yine gösterir.
Baş hekim doktorlara :
-Bırakın emrini verir ve çıkar. Hekim çıktıktan sonra deli göbeğini gösterir ve :
-Bende bu kafa varken tabi salıverirsiniz, der.
BEŞ VAR
İki deli arasında konuşma :
-Saat kaç?
-Beş var
-Kaça beş var?
-Bilmiyorum, akrebini kaybettim.
BİR KEDİ DAHA
Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar. Bekçi, onların ayak seslerini işitmişti. Sordu :
-Kim o?
İçlerinden biri kedi gibi miyavladı. Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki, delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı. Bekçi geri dönüp yine seslendi :
-Kim var orada? İkinci deli cevap verdi :
-Bir kedi daha.
BİZ YILLARDIR BAKIYORUZ
Akıl hastanesine yeni atanan müdür hastaneyi dolaşmaya karar vermiş. Dolaşırken hastanesinin dışarıya bakan duvarının dibinde bir grup akıl hastasının tek sıra olup duvardaki bir delikten baktıklarını görmüş. Merak içinde yanlarına giderek :
-Yahu hepiniz toplanmış burada ne yapıyorsunuz.
-Hiçbir şey yapmıyoruz sadece bu delikten dışarı bakıyoruz...
Bunun üzerine müdür hastaları kenara iterek :
-Durun birde ben bakayım, demiş ve delikten dışarıya doğru bakmış. Birde ne görsün delik kapalı ve hiçbir şey görünmüyor. Hiddetle akıl hastalarına dönerek :
-Yahu, demiş, Ben baktım bu delikten dışarı bir şey görünmüyor peki siz ne görüyorsunuz :
-Deliler hep bir ağızdan Müdür Bey, demiş. Biz yıllardan beri bakıyoruz bir şey göremedik siz bir bakışta nasıl göreceksiniz ki.
CANLI GAZETE
Başhekim, akıl hastanesinin bahçesinde dolaşıyordu, bir ara baktı, bir kalabalık gözüne çarpmıştı.Hemen oraya seğirtti.Deliler bir halka oluşturmuş, ortada dönüp konuşan birini dinliyorlardı :
-Papendreu seçimleri kaybetti.Hastaneye kaldırıldı...Bulgar zulmü devam ediyor.Zorla yollanan soydaşlarımızın sayısı seksen bine ulaştı...Federasyon kupasını Beşiktaş kazandı...
Başhekim bu işten hoşlanmış :
-Ne yapıyorlar bunlar böyle? diye sormuş.
-Efendim, demişler.Ortadaki deli kendinin gazete olduğunu sanıyor, haberleri bildiriyor.
Başhekim daha da hoşlanmış.Dolaşmasını sürdürmüş.Az ileride birde ne görsün! Sekiz, on deli iplerle sımsıkı birbirlerine bağlanıp bir köşeye atılmamış mı!
-Onlar mı, okunup da iadeye gidecek eski gazeteler efendim...
ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR
Delinin biri kuyuya bir taş atmış yüz akıllı çıkarmaya çalışmış, çıkaramamış. Sonunda delinin diğeri ilk deliye bu akıllıların ne yaptığını sormuş. Birinci deli de :
-Elimdeki taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyorlar, demiş.
ÇORAPLAR
Akıl hastanesinde doktor, davranışlarını normal bulduğu hastaya niçin hastanede bulunduğunu sorar.
Hasta :
-Pamuklu çorapları yünlülere tercih ettiğim için, diye cevap verir.
Şaşıran doktor :
-Bunun anormallik neresinde? Ben de pamuklu çorapları tercih ederim, der.
Hasta sevinçle karşılık verir :
-Çok memnun oldum doktor. Sizinkiler limonlu mu, yoksa sirkeli mi?
KARŞIDAKİ DUVARIN ÇİVİSİ
Delinin biri, çiviyi tersine çevirerek sivri tarafına vura vura duvara çakmaya başlamış.
Onun bu halini gören başka bir deli işe karışmış :
-Baksana, yahu! Sen yanlış bir iş görüyorsun.Bu çivi karşıki duvarın çivisi olacak galiba, demiş.
KARŞI KALDIRIM
Bir akıl hastası, bulunduğu kaldırımdan karşıya geçip rastladığı ilk görevliye sormuş :
-Affedersiniz, karşı kaldırım nerede acaba?
Görevli şaşırmış ama yine de karşı tarafı göstererek :
-İşte şurada, demiş.
-Kime yutturuyorsun yahu... Daha şimdi orda sordum, burayı gösterdiler!...
NASIL BİLSİN
Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir hastanın oturmuş, birşeyler yazdığını gördü :
-Kolay gelsin, ne yazıyorsun?
-Mektup yazıyorum efendim.
-Yaaa...Kime yazıyorsun?
-Kendime...
-Peki, ne yazılı mektupta?
-İlahi doktor bey, deli misiniz siz?Mektubu daha almadım ki...İçinde ne yazdığını bileyim.
NİÇİN GÜLMÜŞ?
Uçak, Yeşilköy'den kalkmıştı. Bakırköy Akıl Hastanesinin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca şu cevabı verdi :
-Başhekim kaçtığımı öğrenince kimbilir nasıl şaşıracak!!!
OLGUNLAŞIP YERE DÜŞTÜM
Bir müfettiş akıl hastanesini geziyormuş. Bahçeye gelince delilerin ağaçta asıldığını ama birinin yere yattığını görünce yatana sormuş .
-Neden ağaca çıktılar, demiş. O da :
-Armut sanıyolar kendilerini, demiş.
Müfettiş :
-Sen armut değilmisin?, demiş. O da hayır ben olgunlaşıp yere düştüm demiş.
12'NİZDE Mİ?
Katil, suçunu itiraf etti, yargıç da durumu jüri heyetine iletti. Biraz sonra jüri başkanı kararı açıkladı:
-Bu sanık suçsuzdur...
Yargıç adamakıllı kızdı:
-Canım, ne biçim iş bu!... Adam, ben katilim diyor suçunu itiraf ediyor sizde suçsuzdur kararına varıyorsunuz... Acaba, suçsuzdur kararını neye dayanarak verdiniz?
-Delilik efendim, delilik...
Yargıç bütün jüri üyelerini teker teker süzdü. Başını sallayarak :
-Sahi mi? 12'niz de mi?..
ÖNCE KAÇANLARI YİYELİM
Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında :
-Şunlara son bir test yapalım da gorelim akılları başlarına gelmiş mi, demişler.Bunun uzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve :
-Buyrun beyler, yiyiniz, demişler. Delirlerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş.
-Önce kaçanları yiyelim, öburleri nasıl olsa duruyor!
PLAN BOZULDU
Akıl hastanesinde deliler bi araya gelip kaçış planı yaparlar. Elebaşları planı anlatır :
-Büyük bir kütük bulup ilk önce 1. kapıyı, 2. kapıyı ve daha sonra 3. kapıyı kıracağız ve herkes başının çaresine bakıp kaçacak. Sabah olunca bir kütük bulurlar doğruca 1. kapıyı kırarlar, 2. kapıya koşup onuda kırdıktan sonra 3. kapıya yönelirler. 3. kapının açık olduğunu gören elebaşları der ki :
-Arkadaşlar plan bozuldu geri dönün.
SAAT
Deli, saatini hastane bahçesindeki havuza atmıştı. Bunu gören arkadaşı :
-Niye attın saati havuza, dedi.
-Nasıl yüzdüğünü görmek için.
-Peki, kurdun mu?
-Hayır.
-Enayi, kurmadan yüzer mi?"
SIKARKEN ÖLDÜ
İki arkadaşın, bir kedisi varmış. Birisi :w
-Zavallı kedi çok kirlenmiş ben onu yıkayayım, demiş. Diğer arkadaşı :
-Hayır yıkama yoksa ölür, demiş. Bizimki dinlememiş ve kedi'yi yıkamış ve kedi ölmüş. Arkadaşı :
-Ben sana demedimmi kedi ölür diye, demiş. Cevap şu :
-Ama ben kediyi yıkarken ölmedi, sıkarken öldü.
YALAN SÖYLEMİŞ
Akıl hastanesine yeni gelen doktor, hastaları ziyaret ediyordu.Birine yaklaştı :
-Sizin adınız nedir bakayım?
-Hüsamettin efendim.
-Soyadınız?
-Tanrıoğlu.
Tam o sırada yandaki yaşlı :
-İnanma inanma doktor, yalan söylüyor.Benim böyle bir oğlum yoktur.
YÜZME BİLMİYORUM Kİ
Mühim bir şahsiyet, bir akıl hastalığı kliniğini gezerken delilerin bahçedeki havuza atladıklarını görr ve başhekime dönerek :
-Mükemmel, hastalarınızın her türlü ihtiyacını karşıladığınızı göruyorum. Başhekim teşekkür eder, sonra da sözlerine devam eder :
-Hele siz bir de su doldurabildiğimiz zaman gelin de görun!
Havuzun boş olduğunu oğrenen adamcağız dehşet içinde tramplenin altına koşar ve heyecanla atlamaya hazırlanan deliye "atlamamasını, havuzun içinde su olmadığını" söyler. Deli :
-Ne zararı var? Zaten ben de yüzme bilmiyorum ki!
ZİL ÇALDI...PAYDOS OLDU!
Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı.Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.
Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı.Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.
-Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.
Adam :
-Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi.Onlarda benim öğrencilerim.Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.
Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti.Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.
Pilot:
-Aman çok güzel! diye sevindi.Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.
Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu.Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti.Gidip bakmak istedi.
Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!
Dehşetle sordu :
-Öğrencilerin nerede?, diye...
-Dersler bitti.Hepsini evlerine gönderdim!
Öğretmen Hayat Bilgisi dersinde bulutların yeryüzündeki suların buharlaşmasından oluştuğunu uzun uzun anlattıktan sonra ön sıralarda oturan öğrencilerden birine şu soruyu sordu :
-Söyle bakalım oğlum, kara bulutlar neden olur?
Çocuk düşündü, yutkundu, birşey diyemedi. Onun yanında oturan küçük kız çocuğu parmak kaldırarak şu cevabı verdi :
-Kirli sulardan olur öğretmenim!..
..:: ADIM AYŞE ::..
Temel birgün bankadayken soyguncular bankayı basmışlar. Bankadakilerin önce paralarını alıp sonra da vuruyorlarmış. Sıra Temel’in yanındaki bayana gelmiş. Soyguncu, "Adın ne" diye sormuş. "Ayşe" demiş. Soyguncuya da "İyi benim annemin adı da Ayşe" deyip kadını serbest bırakmış. Sıra Temel’e gelmiş, soyguncu ona da adını sormuş.
Temel: "Adum Temel, ama arkadaşlar bana Ayşe derler..."
..:: KEDİ NEREDEN BİLSİN ::..
Adamın biri kendini fare zannettigi için akıl hastenesine düşmüş. Tedavisi bittikten sonra doktor sormuş. Şimdi sen bir fare misin yoksa insan mı?
- Deli : Fare olur mu doktor bey ben bir insanım.
- Doktor : O zaman artık gidebilirsin iyileştin artık demiş. Deli kapıdan çıkmış ve imdaaaaaat diye bağırarak tekrar içeri girmiş doktor ne oldu demiş...
- Deli : Bir kedi gördüm de ondan korktum demiş.
- Doktor : Sen hani artık kendini bir fare zannetmiyordun demiş.
- Deli : Ben fare olmadığımı biliyorum da kedi nerden bilsin demiş...
..:: İSTİHBARAT YARIŞMASI ::..
Bir gün, CIA, KGB ve MİT teşkilatlarından hangisinin daha başarılı olduğunu tespit etmek için bir "istihbarat yarışması" düzenlenmiş. Bu yarışma uyarınca, her üç teşkilatın en iyi adamlarından oluşan onar kişilik ekipleri Kongo'nun balta girmemiş ormanlarına göndermişler.
Ormanın girişinde görevlerini açıklanmış:
- "Ormana girip, en kısa sürede bir zürafa bulup getiren kazanır..."
Önce KGB liler gitmiş. 15 dakika sonra bir zürafa ile çıkagelmişler.
Sonra CIA gitmiş. 10 dakika sonra zürafa ile gelmişler.
En sonunda bizim MİT gitmiş, 7 dakika sonra bir fille dönmüşler.
Yarışmayı düzenleyenler "Bu da nedir?.." diye sorunca fil atlamış:
"Abi valla ben zürafayım..."
..:: TELEFON ::..
Temel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir. Amerikalılar anlatmaya başlar;
-Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk. Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlardır.
Sıra Türkiye`ye gelir ve Temel başlar anlatmaya:
-Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağıya indik ama hiç birşey bulamadık. Öyleyse bizim atalarımız telsiz telefon kullanmışlardır.
..:: KAZI ::..
Hoca yer altına ahır yapmaya karar vermiş. Toprağı kaza kaza komşunun ahırına girmiş. Bir sürü öküz görünce koşa koşa karısına gitmiş:
- Hanım, hanım! diye bağırmış.
Müjdemi isterim. Eski zamanlardan kalma bir ahır dolusu öküz buldum..
..:: LAZ VAMPİR ::..
Bir İngiliz bir Fransız bir de laz vampir havada uçuyorlarmış. Birden İngiliz vampir aşağıya dalmış ve bir dakika sonra ağzı burnu kan içinde çıkmış. Diğer vampirler "ne yaptın" diye sormuşlar o da "şu asağıdaki evi göruyor musunuz?" demiş. Vampirler de "evet" demişler. "İşte o evde bir bakire genç kız vardı, kanı çok lezzetliydi" demiş ve uçmaya devam etmişler. Birden Fransız vampir de aşağıya dalmış ve o da kanlar içerisinde geri gelmiş. Diğerleri ona da "ne yaptın?" diye sormuşlar. O da "şu asağıdaki evi görüyor musunuz?" diye yanıtlamış,"evet" demiş diğerleri "onun yanındaki ahırı da görüyor musunuz" diye devam etmiş. Yine "evet" demişler. Fransız Vampir devamla "işte orada çok güzel bir kısrak vardı onun kanını emdim çok lezzetliydi" demiş. Neyse vampirler uçmaya devam etmişler. Birden laz vampir de aşağıya dalmış ve ağzı burnu kan içinde geri dönmüş. Vampirler ona da sormuşlar "sen ne yaptın" diye. Laz Vampirde "şu aşağıdaki evi görüyor musunuz?", "evet" demiş diğerleri "peki yanındaki ahırı görüyor musunuz?" diye sürdürmüş laz, yine "evet" diye yanıtlamışler, "peki onun yanındaki direği de görüyor musunuz? " diye yeniden sormuş, diğerleri yine "evet" demişler Laz iç çekerek" ha ben görmedim de!" demiş.
..:: ÖKSÜREMİYORUM ::..
Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş, doktora gitmiş derdini anlatmış. Doktorda adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vermiş ve demişki: bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel. Adam bir hafta sonra gelince, Doktor: Öksürüğün nasıl oldu deyince, Adamda: Cesaret edipte öksüremiyorum ki,demiş.
..:: HIZLI İMAM ::..
Çok hızlı teravih kıldırmayı bir marifet sayan hoca efendi arkadaki cemaat kan ter içinde bırakıp namaza devam ederken, camiden içeri geç kalmış biri girer. O sırada yanında bulunan kan ter içindeki adama: "Çok kıldınız mı? Yetişebilir miyim?" diye sorar. Kan ter içindeki adam yeni geleni şöyle bir süzer."Biz içindeyken yetişemiyoruz amca, sen dışarıdan nasıl yetişeceksin.?"
..:: ANDREA DORİA ::..
Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş:
-Osmanlı yaklaşıyoor.
Andrea Doria sormuş:
-Kaç gemi var?
Gözcü:
-10-20 kadar.
Komutan hemen emir erini çağırmış:
Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir.
Emir eri şaşırmış:
-Niçin komutanım?
Andrea Doria:
-Savasırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye...Bu arada gözcüden yine ses gelmiş:
Efendim 50 kadar oldular.
Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş:
-Gömleği boşver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir...
..:: KARMAKARIŞIK ::..
Öğretmen Ali'ye sordu,
- Oğlum dünyanın şekli nasıldır? Daire mi? Elips mi?
- Valla o kadarını bilmiyorum ama babam dünyanın karmakarışık olduğunu söylemişti hocam...
..:: SELAM ::..
Temel ile Dursun Almanya'da okumaya gitmişler. Okulun son haftası Temel Türkiye'ye dönmeye karar vermiş. Dursun'a:
- Dursun, sen benim karneyi al bizim eve telefon et, babamın anlamaması için de bir zayıf varsa bir Muhammed'in, iki zayıf varsa iki Muhammed'in selamı var de.
Temel Türkiye'ye döndükten sonra Dursun karneyi alır ve Temel'e telefon açar.
Dursun:
- Temel, Ümmeti Muhammed'in sana selamı var...
..:: ESİR ::..
Naziler üç kişi; İngiliz, Fransız ve Laz'ı esir almışlar ve sonuçta ölüm cezasına çarptırmışlar. Ve askerler soruyor:
- Beyler Giyotinle mi ölmek istersiniz? Asılarak mı? Kurşuna dizilerek mi?
İlk önce Fransız yanıt verdi:
- Benim atalarım hep giyotinle öldüler ben de giyotinle. Onu almışlar kafasını yerleştirmişler giyotine. Giyotini üstten bırakıyorlar.Tam kafasına 2 santim kalınca giyotin duruyor. Maalesef giyotin bozuk Almanlar sinirleniyor. Çünkü bu durumda Fransız kurtuldu.
İngiliz:
- Arkadaşlar, asılarak ölmek çok kötü benide giyotinle öldürün. İngiliz uyanıklık yapıyor. Almanlar giyotini tamir ediyorlar. Ama olay aynı sekilde cereyan ediyor. Sonuçta İngilizde kurtuluyor. Sıra bizim laza geliyor. Bizim Temel de uyanık:
- Arkadaşlar asılarak ölmek gerçekten çok kötü. E zaten giyotin de çalışmıyor. En iyisi beni kurşuna dizin.
..:: ÇEKİRDEKSİZ KARPUZ ::..
Bir genetik kongresinde herkes icatlarını anlatıyormuş;
İngilizler bizler balık ve devenin genlerini birleştirdik, kollestrolsüz et ürettik demişler.
Fransızlar; tavuk ve inek genlerini birleştirdiklerini bu sayede hızlı bir üreme gerçekleştirip et problemini ortadan kaldırdıklarını anlatmışlar.
Temel de; -Biz, karpuz ve hamam böceği genlerini birleştirdik demiş. Bu sayede karpuzu kesince çekirdekler sağa sola kaçıyor ve çekirdeksiz karpuz yiyoruz.
..:: TEMEL'İN ATI ::..
Veli efendi hipodrumuna giden Temel atlar start alır almaz favorisi olan atı elinde dürbinle takip ederek bir yandan da
-Ulanım benum, yabak nasıl da yel gibi gidey diyerek atını teşci eder. Gerçekten de Temel'in atı en öndedir. Etraftakiler gıpta ile Temel'e bakarlar, Temel dört köşedir. Fakat bir süre sonra atlar teker teker Temel'in atına yetişip geçmeye başlarlar. Derken Temel'in atı en sonuncu duruma düşer. Temel etrafın alaylı bakışlarına aldırış etmeden tezahürata devam eder.
-Uy aslanım benum ya bak nasılda hepsini önine katti getiriy.
..:: MÜFETTİŞ ::..
Ücra bir köyün ilkokuluna müfettiş geleceği haberi alınır. Bunu duyan tek sınıflı ilkokulun tek öğretmeni panikler çünkü çocuklar 2. sınıfta olmalarına rağmen çok zor okumaktadırlar. Öğretmen müfettişin geleceği gün sınıfta ufak bir konuşma yapar:
"Bakın çocuklar bugün okulumuza müfettiş gelecek. Muhtemelen de tahtaya birşeyler yazıp okumanızı isteyecek. Müfettiş tahtaya birşey yazmaya başlarsa hemen bana bakın ben size ne yazdığını anlatırım, siz de okumuş gibi yapıp söylersiniz."
Çocukların aklına yatmış bu tabii. Müfettiş gelmiş, kısa hoşbeşten sonra müfettiş çocuklardan birine "Kalk bakalım" demiş "Su tahtaya yazdığımı oku" ve başlamış kocaman harflerle "kaplumbağa" yazmaya. Bunu gören öğretmen müfettişe çaktırmadan çocuğa bir güzel anlatmış tahtadakinin ne olduğunu.
Müfettiş: "Oku bakalım oğlum ne yazıyor?"
Öğrenci: "Tos-ba-ğa"
..:: GÜNEŞE GİTME ::..
Bir mecliste konuşulurken,
Amerikalı :
-Biz Mars'a gideceğiz, demiş.
Alman :
-Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz, demiş.
Fransız :
-Atom bombasını etkisiz hale getirecek projelerimiz var, demiş.
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için :
-Biz de güneşe gideceğiz, demiş.
-Güneşe gidemezsiniz, demişler. Güneş yakar.
Karadenizli gülümsemiş :
-O kadar da enayi değiliz, tabi, demiş. Akşam serinliğinde gideceğiz.
..:: KARNE ::..
Karne günüydü.Küçük oğlan okuldan döndü.
Annesi : Karnen nerede? diye sordu.
Çocuk güldü :
-Arkadaşıma ödünç verdim. Babasını korkutacak...
..:: TRAFİK KAZASI ::..
Temel kamyonu ile dik bir yokuştan süratle inerken birden kamyonun freni patlamış. Telaşla kamyonu nereye süreceğini düşünürken sağında kalabalık bir pazar yeri görmüş. Kamyonu o tarafa sürersem yüzlerce kişi ölür diye düşünürken sol tarafında da boş bir inşaat ve önünde oynayan küçük bir çocuk farketmiş. Bir çocuğun kaybı, yüzlerce kişiyi öldürmekten daha iyidir. Allah'ım, beni affet, diyerek kamyonu o tarafa çevirmiş.
Ertesi gün, gazetelerde manşet:
Pazara dalan kamyon 120 kişiyi biçti!
Hastanede yatan Temel'e olayı araştıran komiser; Oğlum, olay nasıl oldu? Anlat bakalım, demiş. Temel de hala şaşkın:
Amirim, herşey o ufak çocuğun pazar yerine doğru kaçmasıyla başladı.
..:: VEREMEM ::..
İki fakir konuşurken biri öbürüne sorar:
- Arkadaş mesela, senin iki araban olsa birini bana verir misin?..
- Tabii veririm.
- Ya iki evin olsa, birini bana verir misin?
- Tabii ki.
- İki horozun olsa birini bana verir misin?
- Hayır, veremem.
- Peki niye veremezsin?
- Var da onun için veremem.
..:: KARNE ::..
K- Babam öldü, demiş Temel.
- İlyas sormuş: Neden öldü?
- Apartmanın sekizinci katının balkonundan düştü.
- Eyvah parçalandı mı?
- Yok, girişteki bakkalın tentesine düsünce oradan havalanıp karşı apartmana yöneldi.
- Apartmana mı çarptı, nasıl oldu?
- Yok, karşı apartmanın balkonunda çamaşırlar asılı idi. Çamaşır ipine vurup fabrikanın bahçesine düştü.
- Orada mı öldü?
- Yok, fabrika çelik yay fabrikası, bahçedeki yayların üzerine düşüp havalandı yeniden...
- Peki sonra?
- Sonrası ne? Baktık ki yere inmiyor, biz de vurduk onu.
..:: ARABA ::..
Dursun, çok sıcak bir yaz gününde son model bir Mercedes almış ve kahvenin önüne gidip Temeli çağırmış.
Dışarısı çok sıcak araba klimalı olduğundan çok soğuk.
Dursun Temel'i gezdirmiş de gezdirmiş ve kahvenin önüne gelmişler Dursun sormuş;
-Nasıl Temel arabamı beğendin mi?
Temel;
-Beğendim beğenmesine ama, acaba kışın nasıl bineceksin bu arabaya.
..:: MAÇ ::..
İki fanatik futbolsever konuşmaktadır. Biri:
- Maça gitmiyor musun?
- Ne diye gideyim?.. Oynanan futbol değil ki... Hakemler kötü... Oynanan oyun itiş kakış... Saatlerce gişe önünde, kuyrukta bekle... İçeride kavga gürültü... Çıkışta vasıta bulamıyorsun...
Diğeri :
- Bende tıpkı senin gibi maça gitmiyorum. Beni de tıpkı senin gibi karım bırakmıyor...
..:: İŞ BAŞVURUSU ::..
Temel, bilişim sektöründe çalısan bir firmaya iş başvurusu yapmış. Firma yetkilileri önce bir bilgi testinden geçmesi gerektiğini söylemişler ve ilk soruyu sormuşlar :
-İnternet ne demektir ?
Temel düşünmüş, taşınmış ve:
- İşe ciremedum temektur...
..:: GERİ VİTES ::..
Temel yeni aldığı BMW si ile Trabzona gidip hemşehrilerine hava atmak ister. Yakınlarına telefon açar. Ula beni karşılayın 12'de yola çıkayrum saat 6'da ordayım. Dediği gibi 12'de yola çıkar ve 6'da Trabzona varır. O gün hasret giderir, ertesi gün yola çıkacaktır. İstanbul'daki yakınlarına telefon açar ula beni karşılayın 12'de yola çıkayrum 6'da ordayım. Yakınları saat 6'da Temel'i karşılamaya çıkarlar. Temel yok. Saat 7 olur, temel yok. 8,9,10,11,12.....sabahın ilk ışıklarına doğru temelin arabası gözükür. Tanıdıkları panik içinde temele sarılırlar, nooldu temel bi kazamı geçirdin. Yok hemşerum ne kazası be, hep bu Alaman gavuru yüzünden oldu. Arabayla gitmek için 5, geri gelmek için 1 vites koymuşlar....
..:: KUYUMCU İLE KÖYLÜ ::..
İstanbul’un taşı toprağı altındır diyerek memleketinden kalkıp gelen bir köylü, kuyumcu dükkanının vitrinini hayran hayran inceliyormuş. Kuyumcu köylünün kıyafetinden dolayı birazda aşağılayarak: "Ne bakıyorsun öyle hemşerim?" demiş. "Hiç... Sizin dükkanda ne sattığınızı merak ettim." Adam alay edercesine cevap verir: "Biz eşşek kafası satıyoruz."
Adam: "Allah versin... İşleriniz iyi gidiyora benziyor."
Kuyumcu: "Nereden bildin iyi gittiğini",
Adam: "Baksana, koskoca dükkanda seninkinden başka kalmamış da ondan!"
..:: İŞ BAŞVURUSU ::..
Tuhafiyeci dükkanından geçimini sağlayabiliyor, bir köşede üç beş kuruş da biriktirebiliyordu. Günün birinde sağındaki dükkan boşaldi, derken orası da tuhafiyeci oldu. Sonra solunda bir tuhafiyeci daha... Rekabet başladı, işleri kötüye gitti. Ama sonunda bir çözüm yolu buldu:
Sağındaki komşusu, dükkanının üzerine, gerçek ucuzluk burada yazdırmıştı. Solundaki, en büyük tuhafiye mağazası, yazılı bir bez asmıştı. Bizimki, ikisinin ortasına şu yazıyı koydurdu:
Mağazaya buradan girilir...